Her maydanoz demetine baktığımda bundan böyle Deniz
Yücel’i hatırlayacağım.
“Bir demet yasemen” değil... “Bir demet maydanoz”...
“Niye girdiğini, neden çıktığını” bilmediği mahpusluk günlerinde,
Yücel, ona yaşamı hatırlatan, erişebildiği tek yeşillik, maydanoza
tutunmuş.
Elinizden demek her şey alındığında bir maydanoz demeti bile yaşam
sebebi olabiliyor.
“Sürreel” mi dediniz?
Bu hikâyede “sürreel” olmayan ne var? En acı olan şu ki Türkiye de
hayal gücünü aşan tüm “sürreel” olaylar; hiç sorgulanmadan
doğallıkla içselleştiriliyor. Bize dışarıdan bakanlar oysa,
olanları korku filmi izlercesine ağızları bir karış açık
izliyor.
Göz attığım Alman gazetelerinden biri örneğin tam da böyle:
“Sürreel Yücel Davası: Hukuk devleti mi? Hadi canım!” başlığını
atmıştı... Sondan on ikinciyiz
Hukukun üstünlüğü sıralamasında dünyada sondan 12. olduğumuzu daha
15 gün önce öğrendik...
4 yıl önce 59. sırada olduğumuz endekste 113 ülke arasından
tepetaklak 101. sıraya düştük.
Satır aralarında bu Türkiye’de küçük bir haber olarak çıktı. Kimse
aldırmadı.
Hukukun üstünlüğünde bizden geri ülkeler bundan böyle artık sadece
Bangladeş, Pakistan, Etiyopya, Zimbabve ve savaştan başını alamayan
Afganistan gibi yerler...
Hukuk devletinin bu acıklı portresine önceki gün yeni bir kara
sayfa eklendi.
Cumhurbaşkanının bizzat “O bir casus, terörist! Ben olduğum sürece
asla iade edilmez!” dediği Deniz Yücel, dünyaya mal olan bir
Ankara- Be...