Nilgün Cerrahoğlu Cumhuriyet Gazetesi

Bir Ömer Şerif geldi geçti

Ömer Şerif’i en son 2003 Venedik Film Festivali filmlerinden olan “Mösyö İbrahimve Kuran’ın Çiçekleri”nde izledim.  Şerif’in uluslararası ilgi yaratan son filmi bu oldu.  Efsane aktör izleyicilerin...

12 Temmuz 2015 | 115 okunma

Ömer Şerif’i en son 2003 Venedik Film Festivali filmlerinden olan “Mösyö İbrahimve Kuran’ın Çiçekleri”nde izledim. 
Şerif’in uluslararası ilgi yaratan son filmi bu oldu. 
Efsane aktör izleyicilerin karşısına, ’50’ler Parisi’nin adları bile birer rüyayı -“Rue Bleue, Rue Paradis”- andıran ufak sokaklarında bir bakkal dükkânını işleten “Mösyö İbrahim” kimliğiyle çıkmıştı. 
Ununu elemiş, eleğini asmış; kendi halinde ama karizmatik bir yaşlı bilgeyi canlandırıyordu. 
“Anadolu’dan İran’a dek uzanan topraklardan… Haliç’ten geliyorum ben!” sözleriyle kendisini tanıtan İbrahim, filmde Momo lakabını taktığı 15 yaşında kimsesiz bir Yahudi çocuğu evlat ediniyor ve derken onu kökleriyle buluşturmak için İstanbul’a getiriyordu. 
Asıl adı “Musa” olan “Momo”ya; İstanbul camilerini, kiliselerini, sinagoglarını gezdiriyor: bu toprakların zengin kültürel geçişkenliğini göz önüne seriyordu. 
Bir “sufi” olan İbrahim yaşamda önemli olan “değerlerin” gerçekte “Müslüman” ya da “Yahudi” etiketleri ile sınıflandırılamayacağını vurguluyor; “Momo”ya Mevlanaöğretilerini tekrarlıyordu. 
Dostluğu, insanlığı, sevgiyi ve dini bağnazlığın her çeşidine karşı duran bir hikâyeyi perdeye taşıyan “Mösyö İbrahim”, masalsı küçük bir film olmasına karşın “11 Eylülsonrasının” “uygarlık çatışması” ikliminde çok geniş ilgi çekmiş ve beğenilmişti…

‘Çokkültürlü’ İskenderiye’den... 
Görmüş geçirmiş “Türk bakkal” haliyle Türkçe de konuşuyordu. 
Filmi izlerken o konuşmaların montaj olabileceğini düşünmüştüm. 
Meğerse “Türkçe”, Ömer Şerif’in bildiği dillerden (Arapça, İngilizce, Fransızca, İtalyanca, İspanyolca, Türkçe, Rumca) biriymiş… Öldükten sonra şimdi anlıyorum ki “Mösyö İbrahim”, bir anlamda Ömer Şerif’in kendisiymiş. 
Şerif, her şeyden önce Doğu’nun, “İstanbul” gibi, en “çokkültürlü dünya kentlerinden” biri olan İskenderiye’de, Lübnan ve Suriye asıllı Hıristiyan bir ana-babadan doğmuş… 

YAZININ DEVAMI

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Yeni Trump döneminin ‘anlatısı’ 17 Kasım 2024 | 92 Okunma Trump’ın dönüşü 10 Kasım 2024 | 63 Okunma ABD’nin ‘karanlık yüreği’ne yolculuk 03 Kasım 2024 | 72 Okunma ABD ‘Heil Donald!’ mı diyecek? 27 Ekim 2024 | 200 Okunma Faşizm nerede başlar? 20 Ekim 2024 | 96 Okunma