“Dün gece
Atatürk’ü rüyamda gördüm; inan’ın
‘Kemal Bey’den şikâyetçiyim’ dedi.
‘Kurduğum partiyi ne hallere düşürdü’ diye de ekledi.
Hayırdır inş.”
Burhan Kuzu’nun Twitter
hesabından paylaştığı son not -dokunmadan aktarıyorum-
bu.
Koskoca anayasa profesörü anamuhaletin Adalet
Yürüyüşü’yle böyle dalgasını geçiyor.
“Ekşi Sözlük”te geçende okuduğum ve
beğendiğim bir yorum vardı: “Her şey bu ülkede şaka
gibi. Ama komik değil!”
Kuzu’nun tweet’i de böyle: Şaka gibi… ama komik
değil.
İnsanlar 40-45 derece sıcakta yürüyor ve 16.
günün sonunda tırnaklarını kaybediyorlar. Ayakları, topukları su
topluyor. 70’ini, 80’ini geçen belli bir kesim duyarlı insan
yollara düşüyor. Kimi ciddi sağlık tehdidi yaşıyor. Yolda
fenalaşanlar, kalp spazmı, kalp krizi geçirenler ve yaşamını
yitirenler oluyor.
Burhan Kuzu sözde hâlâ laf sokmakla ve matrak
geçmekle meşgul.
Kuzu gibi…“hukukçu” olan bir iktidar
milletvekilinin bu alabildiğine dramatik koşullarda yükselen
dramatik çığlığa kulak vermesi için acaba daha nelerin olması
lazım?
İnsanlar üzerlerine benzin döküp kendilerini mi
yakmalı?
‘Empati’
olmayınca
Hülya Koçyiğit hanfendi… Sözde
bu ülkenin sanatçısı.
Enis Berberoğlu’na atıfla
“(Yürüyenlerin) Sadece kendi canlarını yakan bir
vakanın üzerine yürümeleri beni heycanlandırmıyor”
diyor, diyebiliyor.
70’ine merdiven dayayan
Kılıçdaroğlu’nun son çare olarak başvurduğu bu
yürüyüşün tekrar tekrar “bir Enis Berberoğlu yürüyüşü
olmadığını” açıklamasına, Berberoğlu’nun bir “son
damla” olduğunu söyleyegelmesine ve de Berberoğlu ötesinde
konunun toplumu kucaklayan bir “hak, hukuk ve adalet
arayışı” olduğunu ısrarla belirtmesine, gözler önünde eriyen
Nuriye Gülmen-Semih Özakça’yı mesela, sahiplenmek
olduğunu gerizekâlıların anlayabileceği gibi tane tane anlatmasına
ve de herkes için adalet aradıklarını beş vakit tekrarlamasına
rağmen; “Yeşilçam’ın en kıdemli yıldızı” nasılsa
sade kendi duymak istediklerini duyuyor ve sanatçıların en büyük
hazinesi olan “empati”yi reddediyor.