En etkilendiğim sahne şu oldu: Amerikan telefon şirketi AT&T
müşterilerinin, ABD hükümetine karşı kişisel telefon bilgilerine
hukuksuz şekilde el konulmuş olmasından dolayı açtıkları bir dava
var…
Bireylerin açtığı davada hükümeti savunmak, adalet bakanlığının bir
görevlisine düşüyor.
Hükümet görevlisi, meselenin yüksek güvenlik konusu olduğunu,
mahkemede görüşülemeyeceğini, konunun parlamentoda ele alınması
gerektiğini belirtiyor.
Mahkeme başkanının buna verdiği yanıtı hiç unutmayacağım:
“Ne demek istiyorsunuz? Bize ayak altından çekilmememizi mi
öneriyorsunuz?” diyor yargıç ve ardından ekliyor: “Yargının işi ne
olacak o zaman?”
‘Güçler dengesi’nin filmi
Citizenfour çok katmanlı bir film.
Film değil de belgesel...
Laura Poitras’ın yönettiği “Oscar”lı belgesel, hükümetteki “güçler
ayrımını”, yurttaşla hükümet arasındaki “güçler dengesini” ve
“devlet raconu”na feda edilen “hukuk devletinin” savaşını
anlatıyor.
Citizenfour, “terörle mücadele” adı altında zuhur eden “yüksek
güvenlik raconu” ile, bu racona karşı dar kadro bir ekiple (iki
gazeteci ve bir insan hakları avukatı) özgürlük mücadelesi veren
Edward Snowden’ın öyküsünü perdeye taşıyor.