Volkwagen (VW) depremi için “Bir araba değil, Almanya markası yara aldı” demiştim... Almanya’da bu değerlendirme şimdi en üst düzey yetkililer tarafından dile getiriliyor.
Alman Merkez Bankası/Bundesbank Başkanı Jens Weidemann önceki gün tam da bunu ifade etti ve “Made in Germany, bu skandalla yaralandı” dedi.
Şirket yöneticileri de açık ve net; “VW’deki skandalın siyasi, ahlaki bir badire olduğunu”, “müşterilere, kamuya, yetkililere, yatırımcılara özür borçlu olduklarını” itiraf ediyor. Ama aynı cümleye sonra; “Grubun, aslında küçük bir ekibin hatasına kurban gittiğini” söyleyerek devam ediyorlar.
Olanlardan kısaca hali hazırda “VW” değil de isimsiz, küçük bir çalışanlar kadrosu sorumlu tutuluyor.
Bunu nasıl yaptılar?
Dünya TV’lerinde “Das Auto/Arabanın adı VW’dir!” iddiasıyla reklamları yapılan bir şirket, bu çapta bir skandaldan “Mesele yalnız içimizdeki çürük elmalar!” hikâyesiyle sıyırabilir mi?
Ya da nasıl sıyrılır?
Yanıt “bu skalada bir sahtekârlık VW gibi Alman teknolojisiyle eş anlama gelen bir şirkette nasıl mümkün olabildi” sorusunda gizli...
Kısaca gelişmeleri hatırlayalım.
Hafta başında VW Diesel araçlarının, ABD emisyon testlerinde “sonuçları tahrif ettiği” ortaya çıktı.
Şirketin ABD’de 2009’dan bu yana piyasaya çıkardığı 500 bin arabanın emisyon sonuçlarını bilinçli biçimde olduğundan düşük gösterdiği ve zehirli egzoz gaz salımı değerlerini olduğundan “40 misli düşük” tanımladığı anlaşıldı.
Ardından dünyada bu durumda 11 milyon VW arabanın olduğu belirlendi.
Sade Almanya’daki “Dieselgate” ürünlerinin sayısı 2.8 milyondu!
Olayın küresel boyut kazanmasıyla, misal, İsviçre diesel VW’lerin satışını durdurdu.
Tüketici grupları şirkete yağmur gibi “davalar açmaya” başladılar; ABD’de Adalet Bakanlığı soruşturma açtı...
Bunlar olurken VW hisseleri borsada serbest düşüşe geçti.
VW’nin maddi, manevi zararı nasıl karşılayacağı belli değil.