Kudüs “Müslümanların kırmızı çizgisi” olacaktı. Ama gelin görün ki... İstanbul’daki Kudüs zirvesine İslam İşbirliği Teşkilatı’na üye ülkelerden yalnızca 16’sı lider düzeyinde katıldı.
Dünyanın izlediği zirvede Brunei Kralı, Gine Cumhurbaşkanı ve “özel konuk” kontenjanından Venezüella Devlet Başkanı Maduro bulunuyor. Ama misal Suudi Arabistan Kralı yok, gelmiyor.
Renkli zirvenin sonunda Doğu Kudüs Filistin’in başkenti ilan ediliyor ve süper güce meydan okunarak, “(Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıma kararından) geri adım atmazsa ABD’nin bunun bütün sonuçlarından sorumlu olacağı” kaydediliyor.
İşte Kudüs, işte arşın
Kudüs zirvesi İslam ülkelerini firesiz ve en üst düzeyde temsil eden bir katılımla gerçekleştirilmiş olsaydı “Washington’a geri adım attırabilmek” için gerçekçi bir ümit doğabilirdi. Ama ne yazık ki bu haliyle zirve önemli bir halkla ilişkiler kermesi olmaktan öteye gidemiyor.
Zirve bildirimindeki çıkışlar, AB’sinden Macron’una.. çeştli uluslararası aktörler tarafından dile getiriliyor.
Ama bu, heyhat, Filistin’in uğradığı trajik yenilgiyi halihazırda çok yazık ki engelleyemiyor.
Yenilginin tarihi nedenleri var.
En önemli nedenlerden biri, Müslümanlar arasında tabii birlik, bütünlük eksikliği. Diğeri de İsrail sağının nihai hedefi asla gözden kaçırmaksızın sürekli olarak yürüttüğü lobiler ve çalışmalar.
Washington’un Kudüs’ü bugün İsrail’in başkenti tanıyan çıkışına zemini sağlayan kararı İsrail lobisi örneğin taa 1995’te, ABD Kongresi’nde iktidarı ve muhalefeti hem de ezici bir çoğunlukla bir araya getiren bir oylamayla geç...