Yeni dünya düzeninin (düzensizliğinin?)
anahtarlarını tanımlamak için Osman
Ulagay’ın kaleme aldığı “Dünya
Trump’a mı Kalacak?” başlıklı son kitabı,
uluslararası düzendeki yön kaybını
irdeliyor.
Küreselleşme krizinin, evrene 200 yıldır yön
vermekte olan Batı’nın krizi olduğunu belirten
Ulagay, “bütün
referansların sarsıldığı, tüm ölçülerin
veotoritelerin sınandığı” krizin
pek çok katmanlı olduğunu belirtiyor; ’89
da “duvarın düşmesinden” bu
yana dev eksen kayması kaydeden dünyanın
belirsizliklerinin Putin, Erdoğan,
Trump gibi “akıl” yerine
güdüleri okşayan liderlerin önünü açtığını
anlatıyor.
Nereye gittiği belli olmayan bu keşmekeş içinde
beri yandan her zaman olduğu gibi insanlığın karanlık yüzüyle
aydınlık yüzünün sürekli mücadelede olduğunu hatırlatan sevgili
Ulagay, yaşadığımız bunalım döneminin sonunu iyilerle kötüler
arasındaki bu mücadelenin belirleyeceğini
vurguluyor.
BM’nin 72. genel kurulu açılışında dünya
liderlerini dinlerken, son günlerde elimden düşürmediğim Osman’ın
el kitabında döne döne yaptığı bu saptamaları
hatırladım.
Uyurgezerlik
tehdidi
New York’taki
zirvede “iyilerle
kötülerin mücadelesine”, BM’nin
yeni genel sekreteri (eski Portekiz Başbakanı, eski Sosyalist
Enternasyonel
Başkanı) Antonio Guterres’le
Trump’ın söylevleri çok açık örnekti
mesela.
Guterres uluslararası
büyük “dayanışma krizinden” bahsetti
ve lafı eğip bükmeden “Dünyanın paramparça
olduğunu” söyledi. Aslı
Aydıntaşbaş’ın 17 Eylül yazısında bahsettiği yakın dönemin
referans kitabı “Uyurgezerler”e yaptığı
bir
göndermeyle “(I. Dünya
Savaşı’nda olduğu üzere)
uyurgezerlikle bir savaşa
sürüklenme” ihtimaline karşı tüm dünyayı
uyardı.
BM genel sekreterinin uyarılarını hiç
sallamayan Trump bu ürkütücü tehlikeye karşın, İran-Kuzey
Kore-Venezüella’dan oluşan yeni bir “şer
ekseni” ilan
etti.
Trump’ın şer
ekseni, W. Bush’un 15 yıl önceki
şer grubundan Irak’ı çıkartarak yerine Venezüella’yı monte
etmişti…