“Gülün Adı”nı bilirsiniz... Dünyada “en çok satan 100
romandan biri” olan Umberto Eco’nun
kitabı, halkın eline geçmesin diye bir ortaçağ manastırında
gizlenen “el yazmalarını”; yani bunların sansürünü
anlatır...
Eco, kitapta manastırda saklanan “el yazmaları” ile
ilintilendirdiği cinayetleri konu eder.
“Bilgiye erişimin engellenmesiyle” korunan iktidar
ile “yasak bilgiyi elde geçirmek için göze alınan
mücadeleyi” serüvenleştirir.
Anlatılan karanlıkla aydınlığın mücadelesidir...
Dünya çapındaki ününü sansür karşıtı bu eserle yapan ortaçağ uzmanı
tarihçi, düşünür, dilbilimci Eco, şimdi “Twitter”da abuk subuk
yorumlara savaş açtı.
Mezun olduğu Torino Üniversitesi’nden geçende “iletişim ve
iletişim araçları kültürü”konusunda fahri doktora alan yazar, o
törende lafı hiç eğip bükmeden “Önce televizyon vardı. Köyün
aptalını önce TV parlattı” diye söze girdi:
“İzleyici, böylece kendisini üstün olarak hissetme duygusunu tattı.
Şimdi internet de köyün embesilini (mutlak!) gerçeğin
sahibi kılıyor.”
‘Embesiller ordusu’
Sosyal medyayı “embesil/budalalar ordusu” yaratmakla
suçlayan İtalyan düşünür;“Eskiden kahvede ikiüç bardak şarap
içtikten sonra konuşan köyün budalaları olurdu. Ama bunları
birileri hemen frenleyip sustururdu. Sosyal medya şimdi budala
ordularına söz hakkı veriyor. Sonra bu insanların kestiği ahkamla
Nobel ödüllü bir aydının sözü aynı Twitter terazisine vuruluyor.
Konuşan ahmak mıdır, Nobel midir.. bilmiyorsunuz!”