Peter Hopkirk’ün “Büyük Oyun” kitabını yeni
bitirdim. “Büyük Oyun” uzmanlığıyla bilinen tanınmış gazetecinin
daha önce Türkçeye “İstanbul’un Doğusunda Bitmeyen Oyun” başlığıyla
çevrilen diğer eserini okumuştum...
İki kitabında da “büyük güçlerin” Ortadoğu, Kafkaslar ve Orta
Asya’daki paylaşım serüvenini anlatan Hopkirk, “girizgâh”ında;
“Tarihin aslında bir tekerrürden ibaret” olduğunu söylüyor; “İnsan
gazete başlıklarına bakarken yüzyıl öncesinden bu yana fazla bir
şeyin değişmediğini görüyor. Büyük oyun hâlâ güncelliğini koruyor”
diyor. “
Büyük Oyun”, Hopkirk’ün ilk kitabı.
İlk kitapta Hopkirk, “gölgeler turnuvası” şeklinde tanımladığı
“büyük oyun”u “Rusların sıcak denizlere açılma tutkusuyla”
açıklıyor. 19. yüzyılı baştan sona şartlayan bu tutku giderek
topraklarında güneş batmayan İngiliz imparatorluğunun çıkarlarıyla
çatışıyor. 19. yüzyıl başında Britanya İmparatorluğu ile Rus
İmparatorluğu arasında başlangıçta 3 bin kilometre olan uzaklık;
Rus genişlemeciliğiyle aynı yüzyılın sonunda 30 kilometreye
iniyor.
Tarihten ders almayınca
Rusların sıcak denizlere doğru günde ortalama 150 kilometrekarelik
genişlemeyle durmaksızın ilerlemeleri, Hindistan yoluna kimseyi
yaklaştırmak istemeyen İngilizleri huylandırıyor. Ruslar
ilerlerken, İngilizler de ne pahasına olursa olsun... Bu gözü
doymayan komşuları durdurmaya çalışıyor.
Bu sebeple kâh karşı karşıya gelerek çatışıyor, kâh rakip güçlere
karşı kol kol kola giren Büyük Rus ve Britanya imparatorluklarının
yüzyıllık tepişmesinde sahnelenen kirli tezgâhları ve şeytanın
aklına gelmeyecek ali cengiz oyunlarını, sinsi tuzakları,
ihanetleri anlatıyor Hopkirk.
Gerek Ruslar, gerekse de İngilizler; birbirlerini ezeli rakip
görmelerine rağmen en büyük dolapları ve hinlikleri, hâkimiyet
kurdukları topraklarda bilgi ve görgüden tamamıyla yoksun yerli
Müslüman halklara uyguluyorlar. Bu halkların zenginlik ve gösteriş
meraklısı liderlerini “pahalı hediyelerle” tava getiriyorlar; dinle
yatıp sözde dinle kalkan ama dinlerini hiç bilmeyen cahil
Müslümanları, “hacı” kılığına girerek “Arabistanlı Lawrence” misali
kandırıyorlar.
Kafkaslar’dan Orta Asya’ya dek uzanan bölgelerde, Müslümanların
zaafı olan “din”i devamlı istismar ediyorlar.
Bu “gölgeler turnuvasında” en dikkat çekici taraf, koca bir yüzyıl
boyunca sahneye konan ve tekrar tekrar sergilenen, hayata geçirilen
bu “emperyal oyun stratejileri”nin; Müslüman topluluklarda
katiyetle bir “silkinme”, “ayma” farkı yaratmaması ve tarihten hiç
ders çıkartılmaması.
Reklam arasından sonra devam
Yüzyıllık reklam arasından sonra şimdi aynı oyun Ortadoğu’da
yeniden sergileniyor. İngiltere’nin yerine ABD’yi koyduğumuzda
yüzyıl öncesinin “paylaşım savaşlarının” Müslüman halklar üzerinde
aynı topraklarda, aynen olduğu gibi devam ettiğini
görüyoruz.