Geçen yıl, şimdi olduğu gibi bu dönem tam,
Fransa’daydım.
Fransa’yı yeni çıkan bir kitap kasıp kavuruyordu…
Kitapçı raflarını adı, “Fransa’nın İntiharı/ Le Suicide
Français” olan bu kitap kaplamaktaydı.
Müslümanları Fransa’dan göndermeyi öneren Eric
Zemmour isimli bir yazarın kaleme aldığı kitap ülkede
tam manasıyla “sosyolojik bir olgu” olmuş ve
Müslümanlarca Fransa’nın teslim alınmasını
anlatan Michel
Houellebecq’in“Teslimiyet/ Soumission” romanıyla
ırkçıların bayrağına dönüşmüştü.
Öyle ki bu kitaplar TV kanallarında saatlerce tartışılıyor;
sağcılar Houellebecq ve Zemmour’u bağırlarına basarken demokratlar
bu kaygı verici dalgayı “Fransa üzerinde çok kötü bir
rüzgâr esiyor” diye tanımlıyorlardı.
Ve; “Yıkılmaz olduğunu düşündüğümüz tabular yok
oldu” diye devam ederek“Televizyonlardaki kahve sohbeti
kıvamında konuşmalarda devamlı olarak nefret
yabancılara, ötekine, göçmenlere, Araplara,
Müslümanlara, eşcinsellere, kadınlara, işsizlere, devlet
yardımı alanlara, kayıt dışı işçilere yöneliyor. 2014,
Fransa’da bir yol ayrımı tarih olarak kayda
geçebilir” diyorlardı.
Bunlar konuşulurken 2015 başındaki Charlie Hebdo saldırısı
yaşanmamıştı.
13 Kasım’da Avrupa’yı dehşete boğan son Paris katliamı
olmamıştı.
Ama Fransa’da, daha 2014 biterken “Müslüman / yabancı
nefreti” ve“hoşgörüsüzlük”, “tahammülsüzlük” çıtası
hiç görülmemiş noktalara çıkarılmıştı. Bunları o zaman
daha “Avrupa’nın Yol Ayrımı
Yılı: 2014” başlıklı “Sağnak”ta (23 Aralık 2014)
anlatmıştım.