Zekeriya Öz’ün Sarp
Sınır
Kapısı’ndan Gürcistan’a geçerken görüntülenen fotoğrafı var
ya…
Üstünde mavi bir tişört, başında yüzünü gizleyen kasket…
O fotoğrafı saklayın.
“Arşiv değeri”ne sahip bir fotoğraf o. “Hukuk” değil zira bir
“guguk devleti” olduğumuzun fotoğrafı...
“Öz” ve “Temiz Eller” adına mangalda kül bırakılmayan yılları
hatırlayın.
Türk basınının mümtaz kalemlerince Öz’e ne ölçüsüz övgüler
dizilmişti…
“Beş yıldızlı entellerimizden” Ahmet
Altan örneğin…
Öz için destanlar düzmüştü:
“Hukuk tarihimizde daha şimdiden bir ‘dönemeç’ olarak
görüleceğine, bir ‘ekol’olarak değerlendirileceğine,
birçok genç hukukçunun onun izinden gidip ‘yeni bir Öz
olma’ isteği duyacağına eminim. Bazen tarihi tek bir
adamın değiştirdiği söylenir. Öz,bu inancı kanıtlayan kuvvetli
bir örnek…Bu ülkeyi değiştiren en önemli insanlardan biri
oldu. Umarım, yerine gelenler de onun kararlılığı ve
cesaretiyle Ergenekon’un üstüne gider, ‘siyasi
iktidar’ vazgeçmek istese bile vazgeçmedendövüşür. Hepsi birer
yeni ‘Savcı Öz’ olur.” (Bir Savcı, 31 Mart
2011 Taraf)
Lafların büyüklüğüne bakın.
En son Gürcistan sınırında tespit edilen “Öz ekolü”, bu kertede
trajik olmasa güleceğiz ama gülemiyoruz.
İlhan Selçuk, Türkan
Saylan, Kuddisi Okkır gibi….
Ergenekon’un söndürdüğü yaşamları
düşünüyoruz. Balbay misali yıllarını
demirparmaklıklar arkasına gömen Silivri mahkûmları gözlerimizin
önüne geliyor…