Hotel Atlantic. Ya da Atlantic Kempinsky…
Hamburg’un Pera Palas’ı
diyebilirsiniz.
Şehirlerin ruhunu ve hikâyelerini özetleyen
oteller vardır ya. Hotel Atlantic o otellerden
biri.
Geçen yıl Hamburg’da tesadüfen o otelde
kalmıştım.
Odaları mahalle gibi. Sabah kahvaltıları
efsane. Göl ve park manzarası emsalsiz. Ama benim asıl aklımı
çelen, otelin bir romana ilham verebilecek atmosferi ve öyküsü
olmuştu.
20. yüzyıl başında inşa edilen otel,
transatlantikler çağı için yapılmış.
Hamburg’dan “yeni dünya”ya açılan
yolcular, “Eski Kıta”daki son gecelerinde burada
konaklarlarmış.
Pera Palas, nasıl “Şark Ekspresi”
treninin son durağı ise, Atlantik oteli de “yeni dünya”
yolculuğunun ilk durağı imiş. “Atlantik” adı buradan
geliyor...
Pera Palas “Doğu’nun gizemi”ni nasıl
güçlü bir şekilde çağrıştırıyorsa, “Hotel Atlantic”
de
13. yüzyıldan beri küreselleşen Hamburg’un
dünyaya açılan yüzünü tanımlıyor. G20 toplantıları şimdi burada
yapılıyor.
‘Cehenneme
Hoşgeldiniz’
Hamburg fazla tanımadığımız “Hansa
Birliği” kentlerinden.
13. yüzyılda kurulan ve varlığını 17. yüzyıla
dek sürdüren Hansa Birliği’ni bir tür “erken zamanlar Ortak
Pazar”ı olarak tanımlayabiliriz.
İskandinavya ve Baltık kıyılarında büyük
nehirler ve deniz trafiği üzerindeki 100’ü aşkın kentin katıldığı
Birliğin üyeleri ticaret yollarının güvenliğini sağlamak, çıkarları
korumak, alım satımı garanti altına almak için bir araya
gelirlermiş. Keşif yollarının dünya ticaretini baştan
“reset”lemesiyle Hansa Birliği tarihe
karışmış.
Lübeck, Koblenz, Hamburg bu Birlik içinde hâlâ
Hansa geçmişleri ile anılan Almanya’nın en önde gelen
kentleri.