Çocukluğumun ilk yıllarını Hatay’da geçirdim. Babam
İskenderunluydu. “Bağdat” adında bir bakıcım vardı. Konuşmaya ilk
onunla başladığım için hep onun lehçesini taklit ederdim.
Bağdat’tan öğrendiğim ilk cümle “Yayık kaya geliy!” olmuştu. Yarık
kaya çocukluğumda beni büyüleyen bir rüzgârdı.
Dağlardan esince göz gözü görmez; herkes eve kapanır, büyükler de
çocuklar gibi çaresiz kalırdı...
Eski Dışişleri Bakanı Yaşar Yakış’ın önceki gün “AKP’nin Suriye
politikası bize Hatay’ı kaybettirebilir” uyarısını okuyunca,
gözlerimin önüne çocukluğumun Hatay’ı ile birlikte o sarsılmaz
olduğunu sandığımız her şeyi alıp savuran “yarık kaya rüzgârı”
geldi.
“Yarık kaya” simge yüklü bir efsaneye göre, kılıcını Amanoslar’a
saplayan Hazreti Ali’nin dağlarda açtığı dev bir yarıktan
çıkmış...
O “yarık”tan çıkan rüzgâr şimdi işte tüm Türkiye’yi etkisine almış
durumda. “Kum fırtınası” tüm görüş mesafesini yok ediyor,
uğultusuyla akıl, mantığın sesini susturuyor.
Dimyat’a giderken
Bu fırtınaya rağmen konuşabilen ve aklın sesini hâlâ muhatap alan
sayılı kişilerden biri olan Yakış; “Cerablus-Azez’i alalım derken
Hatay’ı kaybedebiliriz!” diyor.
İçim “cız” etti okurken.
İlk Hatay Cumhurbaşkanı Tayfur Sökmen’in en yakınları tarafından
evde anlatılan ve en küçük yaştan itibaren soframızda dinlediğim
“Hatay’ın geri alınması” serüvenleri geldi aklıma...
Türkiye öyle bir noktada ki, “Hatay’ın kaybedilmesi”nden artık
somut bir risk olarak söz edilebiliyor...
Ve bu “risk” ya içselleştirildiği ya da dünya bir yana/AKP’nin
nimetleri diğer yana diye düşünenlerin gazıyla artık hiç
umursanmadığı için, bir “tepki” yaratmıyor. “Bazı büyük devletler
Türkiye’yi savaşa çekmek istiyor” diyerek oysa alarm veriyor Yakış
ve ekliyor:
“Uçağı düşürülen Ruslar, Ankara’ya ağır bir karşılık vermek için
Türk askerinin Suriye’ye girmesini bekliyor. Rusya Ortadoğu’da
kalıcı olmak istiyor. IŞİD ile mücadele bahanesi Moskova’ya aradığı
fırsatı verdi. Rusya Suriye’nin geleceğini şekillendirmede başat
aktörlüğü garantilemiş durumda. TSK Suriye’ye girse bile geri
çıkacak. Dünya sınırın tek taraflı yeniden düzenlenmesine izin
vermez. Türk askeri bozguna uğrarsa Suriye, Hatay’ın kendisine ait
olduğu konusunu yeniden gündeme getirebilir. Dimyat’a pirince
giderken evdeki bulgurdan olabiliriz!”
Bunları söyleyen Şam’da büyükelçi olarak bulunmuş, Arap kültürünü
iyi bilen bir eski Dışişleri Bakanı...
ABD’li elçi de uyardı
Rus uçağı düşürüldüğünde konunun dönüp dolaşıp “Hatay”a
dayanabileceğini ben de yazmıştım (Sağnak, 28 Kasım 2015). O sırada
NYT’a konuşan eski ABD Büyükelçisi James Jeffrey; Suriye’nin bu
sınırı tanımadığını hatırlatarak, Şam’ın eski iddialarına
Moskova’nın da arka çıktığına işaret ediyor, konunun basit bir
sınır ihlali olmadığını, geride tarihi arka plan olduğunu,
Rusya’nın o arka planla “Ankara’ya gözdağı verdiğini” ifade
ediyordu.
2008-2010 arasında Ankara’da bulunan Jeffrey’nin bu sözleri ilgimi
çektiği için araştırdım ve büyükelçinin “The Washington Institute”
isimli bir düşünce kuruluşu dergisinde “Russian Overflight of
Turkey: More Than Meets the Eye?” isimli ayrı bir yazı kaleme
aldığını gördüm.
Rusların son “Kırım’ı ilhakından” hareketle “tarihi iddialara” çok
düşkün olduklarına değinen Jeffrey, o yazıda da Rusya’nın
Türkiye’ye “Eyy Ankara! Suriye politikana çeki düzen vermezsen,
sana Hatay’la çok ağır bedel ödetirim!” tehdidinde bulunduğunu
belirtiyordu.
Kum fırtınasından bugün gözleri kör, kulakları sağır olanlar
Ankara’da hâlâ “Suriye’ye bir kara operasyonu” yapmaktan ve Suudi
Arabistan’la “Suriye’ye girmekten” bahsediyorlar...