-“Makula deliği!”
-“Makula deliği mi? O da ne?”
-“Retina da bir bölge…. Şaka değil. Bu çok ciddi bir sorun. Sizin
programınızı bilmiyorum ama ben kendi programımı
biliyorum!” dedi doktor ve hiç bana danışmadan derhal
ameliyatı organize etmek için önündeki telefona davrandı.
Oysa ki ben sadece gözlük numaramı değiştirmek için rutin bir göz
kontrolüne gittiğimi düşünüyordum.
Son dönemde bilgisayarda yazarken görüşümde tam tarif edemediğim,
netleyemediğim bir fark hissetmiştim. En sonunda bir
gün, Merkel’in TV ekranında tek
yanağının Dali’nin adeta “Eriyen
Saatleri” misali hafifçe yana yamulmuş, içe göçmüş şeklini
izlediğimde, astigmatımın çıktığını düşündüm. Soluğu
gitgide “Yıldız Savaşları”nı andıran süper lazer aletlerle
yapılan ayrıntılı bir göz muayenesinde aldım.
Jet hızıyla kendimi iki günde bayağı genel anestezi ile yapılan bir
ameliyatta bulacağım aklıma gelmemişti.
Bu -şok…şok…şok…- durumlarda insan hissizleşiyor.
Korku ve endişeden ziyade olanları film şeridi gibi yaşadığımı
söyleyebilirim.
Tam Noel ertesi ve yılbaşı arifesi, doktorum Roma’da sadece
Vatikan’la çalışan bir klinik ayarlayabilmişti...
Tek gece kaldığım klinik, Türk dizilerinde sürekli gördüğümüz
Versace dekorlu süper lüks hastanelere hiç benzemiyordu. Bana
ayrılan oda, daha çok 1950’li yılların dönem filmlerini
andırıyordu.
Demir iki karyola karşısında üzerinde pembe patiska örtülü tahta
bir masa duruyor ve etrafımda baştan aşağı beyazlar giymiş hemşire
rahibeler dönüyordu…