“Sandığa şiddet bulaşmazsa,
Madrid ile Barselona müzakere masasında bir araya
gelecek” demiştim Katalan referandumunun
yapıldığı son pazar günkü yazımda...
Korkulan “şiddet
senaryosu” gerçekleştiği
için, “müzakere
seçeneği” şimdi heyhat ufuktan hızla
uzaklaşıyor.
Anayasa mahkemesi ve merkezi hükümet tarafından
günler
öncesinden “yasadışı” ilan
edilen “kaçak oylama”, başkent Madrid’in
aldığı ağır güvenlik önlemlerine rağmen
yapıldı.
“Katalonya’nın bağımsız bir cumhuriyet
olmasını istiyor musunuz” sorusunun
sorulduğu ve Katalan seçmenlerin yalnız yüzde 42’sinin katıldığı,
mükerrer oyların kullanıldığı
bu “yaptık-oldu” referandumda, “evet”ler
yüzde 90 ile çok tartışmalı bir zafer
kazandı.
Katalanların kullandığı dayatmacı yöntemlerle
tartışılan referandum, tutucu Rajoy hükümetinin başvurduğu kaba
şiddet yüzünden ne var ki bütün dünyada geniş ilgi ve empati
kazanmayı başardı.
“Şiddet, kullananı gayri meşru
kılar!” kuralı burada da çalıştı ve Madrid
hükümeti haklıyken haksız konuma
düştü.
Kaba güç, bu “derme çatma
oylama”nın önüne geçemediği gibi Madrid kendi kalesine de gol
attı.
Coplanan yaşlılar, sürüklenen kadınlar,
sandıkların bulunduğu noktalarda kırılan kapılar ve camlar... Bir
tek biber gazı ile TOMA’lar eksikti.
Bu çirkin sahneler uluslararası kamuoyunda
yıllarca silinmeyecek izler bıraktı.
Nüfusun yalnızca yarısından azının temsil
edildiği itiş-kakış oylamada
Katalanlar “mazlum”u oynarken Madrid
soğukkanlılığını kaybederek, “zulüm yapan
devlet” konumuna
düştü.
İki İspanya
algısı
Manzara, ulusun bir bölümü üzerinde otoritesini
bütünüyle yitirmiş bir ülkenin görünümüydü. Karşımızda artık aynı
dili konuşmayan, farklı iki dünyaya ayrılmış ve açık biçimde
bölünmüş bir İspanya vardı.
İspanyol
anayasasındaki “bölünmez
bütünlük” ilkesini çiğnediği için Madrid’in
getirdiği temel itirazlar, Barselona’da ayrılıkçılık bayrağını
taşıyanlar tarafından “anayasa kale
alınmadığı” için dikkate değer
bulunmuyordu.
Aynı zamanda
ülkedeki “parlamenter monarşi”ye de
karşı çıkılıyor, ayrılıkçılar, krala
karşı “cumhuriyet” istiyordu.
Bu yaşananların lügattaki
adı “isyan”.
İspanya Kralı VI.
Felipe, önceki gece bu kurşun gibi ağır atmosferde ilk kez
suskunluğunu bozdu.
İspanya Kralı, bizde alışılageldiği gibi öyle
sıklıkla konuşan, ona buna ayar veren bir devlet başkanı değil.
Kralın siyasi tartışmalar dışında kalan törensel bir rolü var.
Siyasi konularda değil taraf olması, tavır alması dahi asla olağan
görülmüyor.