Emmanuel
Macron hafta başında Elysée’de geçirdiği
100. gününü tamamlayacak.
Kimsenin bir yıl önce Elysée’ye taşınmasına
ihtimal vermediği 39 yaşındaki genç cumhurbaşkanının ilk yüz günlük
sınavı, tıpkı iktidara yükselişi gibi liderliğinin sürprizlere açık
olduğunu gösteriyor.
İlk sürpriz, hızlı bir imaj
yıpranışı.
Kamuoyu yoklamaları, Macron’un kamuoyu
desteğinin baş aşağı yuvarlanarak yüzde 36’ya indiğini ortaya
koyuyor.
Fazla sevilmeyen CB’ları olarak tarihe
geçen Sarkozy ve Hollande’ın
aynı dönemdeki popülarite oranlarından bu, çok daha düşük bir
oran.
Bundan on yıl önce aynı mevkide bulunan Sarkozy
için söz konusu oran yüzde 45’ti. Hollande keza bu ilk balayı
döneminde yüzde 46’lık desteğe
sahipti.
Sarkozy ve Hollande’a nazaran daha büyük
beklentilerle CB’lığına çıkan ve kendisinden Kanada’nın sevilen
Başbakanı “Trudeau denli
popüler olacak!” diye bahsedilen Macron; göz
açıp kapayana dek geçen bir sürede iniş
yaşadı.
Bunun bir nedeni, galiba her şeyin
artık “twitter
hızıyla” gelişmesi...
Liderlerin reytingleri, borsa gibi twitter
hızıyla beklenmedik çıkışlar yakaladığı gibi; aynı hızla
çakılıyor.
Jüpiter
kompleksi
Macron’un büyüsünün çözülmesindeki biricik
faktör bu değil.
Risk almayı seven
ve “gözü karalığı” ile
bilinen Macron, cumhurbaşkanlığını emperyal denebilecek bir güç
anlayışı ile götürüyor.
Her ülkenin tarihi saplantıları
var...
Bizim nasıl bir “Osmanlı
saplantımız” varsa, Fransa
cumhurbaşkanlarında da belli aralıklarla depreşen
bir “Napolyon” ve “De Gaulle” saplantısı
ortaya çıkıyor.
Macron bu iki güçlü tarihi saplantının en tipik
ürünlerinden biri...
Cumhurbaşkanlığı seçimini kazandığı 7 Mayıs
gecesi bir “güç
simgesi” olarak
algılanan “Louvre
Piramidi” önünde yaptığı
ilk “balkon
konuşmasında” ayağının tozuyla verdiği ilk
mesaj “Cüret
edeceğiz!” olmuştu.
Akabinde hemen bir hafta sonra Elysée’ye devir
teslim törenine giderken, Champs Elysees bulvarındaki resmi
geçitte, “General De
Gaulle” tarzı bir askeri jip tercih etmiş;
halkı bu askeri jipten selamlamıştı.
Tüm bunlar, son dönem cumhurbaşkanlarından
farklı olarak,
Macron’un “güçlücumhurbaşkanlığı” üslubunun
sinyalleri olarak algılanmış; genç devlet
başkanının “De Gaulle” ve “Mitterrand” tarzı
bir liderliğe koştuğu söylenmişti.
Geçen 2.5 ayda Macron’un ihtiraslarının bu çok
iddialı rol modellerinin de ötesine geçtiğini
anlıyoruz.