Fransa ve Türkiye devlet başkanlarının basın toplantısını
izlerken, “Hey gidi hey!” diye düşünmeden edemedim...
Gözümün önüne 2000’lerin başında Avrupalı liderlerce pohpohlanan,
el üstünde tutulan ve Brüksel dönüşünde ülkede “Avrupa fatihi”
çığlıklarıyla karşılanan Erdoğan geldi...
Aradan geçen 15 yılda Fransa’da “4” (yazıyla “dört”) başkan
değişmişti: Chirac’ı Sarkozy,
Sarkozy’yi Hollande, Hollande’ı yeni 40 yaşına
basan Macron izledi.
Haliyle kuşak değişti. Lafı eğmeden konuşmayı ifade eden
“politcally correct/siyaseten münasip” tarzına taviz vermeyen yeni,
genç kuşağın temsilcisi Macron, dünya önünde “Elyssee kürsüsü”nden
“Usta”ya bu defa ders verdi:
“Demokrasiler terörle tabii mücadele edeceklerdi ama hukuk
devletine saygılı olmalıydılar”... Bir “İfade özgürlüğü
(alakart/seçmeli değil!) bölünmez, tam bir bütündü. Hukuk devleti
birebir buydu.” Varan iki.
“Fikirler şiddet çağrısı yapmıyorsa, yalnız fikirdi. Dolayısıyla
özgürce ifade edilebilmeliydiler.” Varan üç.
“Devletlerin meşruiyeti yurttaşların (ifade edilen) haklarının
korunmasından geçerdi.” Varan dört.
“Türkiye-AB konusunda ikiyüzlük bırakılmalıydı. Özellikle son
(OHAL’leşme) sürecinden sonra AB’de artık yeni başlık açmak söz
konusu değildi. Hedef, Türkiye’yi (tümden yitirmemek için) onu
Avrupa insan hakları konvasiyonunda tutmak ve yakın işbirliği
kurmak olmalıydı.” Varan beş.
Roma mitolojisindeki “tanrıların efendisi”,