Aslı Aydıntaşbaş “Ne
düşünüyorlar?” başlıklı önceki günkü köşesinde
“Erdoğan’ıkabullenen” bir işadamı dostunun
görüşlerini aktardı.
Aydıntaşbaş “Yanlış anlamayın” diye lafa
giriyor: “Sözlerine katıldığım için değil, bir gazeteci olarak
yeri geldiğinde toplumu anlamak ve tercüme etmek zorunda olduğum
için.”
Aydıntaşbaş’ın ahbabı “Bu kadar olağanüstü bir süreçte OHAL’i
de, tutuklamaları da normal buluyor”muş.
“Devlet o kadar tehlikeli bir yapıyla karşı karşıya ki” diyor
işadamı; “Maksimalist davranıyor. Devleti yitirebilirdik. Bu
yüzden ByLock kullanan herkesi içeri alıyor. Kuşkusuz aralarında
darbeci olmayan çok insan var. Ama nasıl baş edeceksin? Demokrasi
şu anda benim için ikinci planda. Kusura bakma. Ancak istikrarı
sağlarsak demokrasi gelişebilir. Demokraside en hızlı yol aldığımız
Erdoğan’ın ilk 2 dönemi
ve Atatürk dönemi. Bir bilgisayar
programına ‘Türkiye için en iyisi nedir’ diye sorsak, şu
anda Erdoğan çıkacaktır. Bir işadamı olarak böyle bakıyorum.”
‘Reformcu Erdoğan’ tevatürü
Devenin “nerem doğru ki” demesi gibi, bu laf salatasının da
neresinden tutulur bilemedim.
AKP’nin hiçbir evrede “reformcu” olmadığı ve Erdoğan
önderliğinde demokraside hiç yol almadığımız, 2002’den bu yana
Türkiye’nin hem kendi demokrasi tarihi hem dünya skalasında
gerilediği ve Avrupa trendini yakalamaya koşarken Ortadoğu
ülkelerinin ligine düştüğü bundan böyle uluslararası araştırmalarla
ortaya konan bir gerçek.
Geçen hafta daha İsveç’ten Eric
Meyersson isimli bir sosyal bilimci böyle bir çalışma
yayımladı. Cumhuriyet’te de yazıldı.
Hâlâ Erdoğan’ın adının “demokraside en hızlı yol aldığımız
dönemlerle” yan yana getirilmesine, en hafif deyimle
şaşırıyorum.