Erdem Gül’ün ak saçlı
annesinin gözyaşları arasında söylediği bu sözler hep
kulaklarımda: “Onu çay ve fındık toplayarak
büyüttüm!”
Aah… Ah… Ne denir başka?
Hak yok. Hukuk yok. Özgürlükler hak getire yok. Basın özgürlüğünün
esamisi yok… O nedenle lafa hak, hukuk, özgürlüklerden girmiyorum…
Ama insaf! İnsanlık denli eski bir kavram “vicdan”…
O da mı artık yok? Vicdan da mı kalmadı? Türkiye’nin vicdanı da bu
kadar kuruyup köreldi mi?
‘Tek kişilik hukuk’
Gazetemiz Genel Yayın Yönetmeni Sevgili Can
Dündar ve Ankara temsilcimiz Erdem Gül’ün
tutuklanmasının ardından içimi gene en çok yakan saptamalardan
birini, eski meslektaşımız, CHP Genel Başkan
Yardımcısı Enis
Berberoğlu yaptı.
“Bu ülkede hukukun üstünlüğü değil, üstünlerin hukuku
vardı...” diye söze giren Enis şöyle devam etti:
“Ama bugün artık o üstünlerin hukuku da kalmadı. Tek bir kişinin
hukuku kaldı. O kişi adeta kuş avlar gibi, armut toplar gibi,
düşmanlarını, muhalefeti, özgür düşünceyi hedef alıyor. Tek tek
avlıyor. Bizse gözüne far ışığı tutulmuş, fener ışığı tutulmuş
tavşanlar gibi felç olmuş halde seyrediyoruz. Tek tek
kurbanlarımızı sayıyoruz. Tek tek onların acılarını yaşıyoruz,
yaşatmaya çalışıyoruz.”
Zamanında genel yayın yönetmenliği yapmış yılların gazetecisi ve
halen ana muhalefet partisi genel başkan yardımcısı olan bir kişi,
yaşadığımız dramı; “gözüne far ışığı tutulmuş tavşanlar gibi,
felç olmuş halde seyrediyoruz” diyerek tanımlıyor.
Bir toplum adına bundan daha acı ne olabilir?
“Gözüne far ışığı tutulmuş tavşan gibi tek tek kurbanları
saymak” sendromu nasıl bu kadar içselleştirildi?
Muhalefeti, gazetecileri ve aydınlarıyla nasıl bu denli
kanıksandı?
Başka vesilelerle önce de yazdım…