Abdülhamit’e çok öykünülüyor ya... Tam şimdi işte Abdülhamit
zamanında yaşanan şeyler oluyor.
Abdülhamit’i en kısa tanımıyla şu şekilde özetliyor Wikipedia:
“Batı’ya karşı dengeci. Doğu’ya karşı İslamcı politikalar izlemiş,
ülkede mutlakiyetçiliği güçlendirmiştir.”
Boris Johnson’ın dışişleri bakanı olarak yaptığı Türkiye çıkarması,
bugün birebir bu siyasete bir örnek.
Günümüzde Abdülhamit’le koşut değerlerle sunulan mevcut Türkiye
Cumhuriyeti’nin başı da bizi böyle yönetmiyor mu?
Yüz küsur yıl öncesinde olduğu gibi saray, bugün de Türkiye ve
Doğu’ya İslamcı politikaları dayatırken, Batı’da Johnson gibi
ülkemize en hakaretamiz sıfatlarla yaklaşan siyasiler karşısında
dahi “dengeciliği” yeğliyor. İçerde malum yekten mutlakiyetçi.
Abdülhamit istibdadından bu yana dünden bugüne bakıyorsunuz hiçbir
şey değişmemiş.
“Jurnalcilik”, o devirde toplumda yarışa dönüşmüştü.
Bugün görüyoruz ki ülkenin heyhat en güçlü ailelerinin bile artık
jurnalcilik içine işlemiş...
O dönemde devlette dürüst memur/aydınlar sürülmüş/ayıklanmıştı.
Bugün de farklı konumda değiliz.
Nihayet basın da “Abdülhamit sansürü” ile tam bugün olduğu gibi
maymuna/muma çevrilmişti.
‘Hacı Wilhelm’ yolu açtı
Alman İmparatoru Kaiser II. Wilhelm 1898’de II. Abdülhamit’i tam
işte böyle bir ortamda ziyaret etmişti.
Yavşaklığın bini bir para, Kaiser, “halife”nin ümmetini yanına
çekebilmek için kendi hakkında bizzat “Müslümanlığa geçtiğine dair”
rivayetler dahi çıkartmaktan çekinmemiş, “hacı” olduğu
propagandasını ortaya atmıştı. Kaiser’in isteğiyle bu “Hacı Wilhelm
propagandası” Osmanlı İmparatorluğu’nun Abdülhamit sansürü altında
yaşayan tüm gazetelerinde yer almıştı.
118 yılda demek hiçbir şey değişmedi.
Dört ay önce TC devleti başındaki şahsa en ağır hakaretleri
yapmaktan kaçınmayan ve bir “şamar oğlanı” olarak kullanılan
Türkiye-RTE karşıtı söylemlerle Brexit referandumunu kazanan
İngiltere Dışişleri Bakanı Boris Johnson, şimdi güle oynaya geldiği
Ankara’da gözümüzün içine baka baka “Osmanlı geçmişi” üzerinden
vıcık vıcık yağcılık yapıyor.
“Hacı Wilhelm” misali bir “hacı” olduğunu söylemesi eksik...
Evindeki “Türk marka çamaşır makinesi” ile bile övünüyor.
Alay edercesine AB referandumunda tepe tepe kullandığı “Türk
korkusuna” rağmen, “Türkiye’nin AB üyeliğine” yardım edeceğini
söylüyor.
Bu profildeki insanları tanımlamak için Türkiye’de “yüzsüz”,
“yavşak”, “yılışık”, “pişkin”.. “şerefsiz”e dek giden geniş bir
lügat var.
Ancak kalemler bağlı. Vaktiyle dünyayı Osmanlı’ya güldüren Hacı
Wilhelm zamanında olduğu gibi tıpkı, yerli basın Boris Johnson’ın
ziyareti hakkında serbest kalem oynatamıyor.