Papa’nın 2017’nin son aylarında yaptığı Birmanya gezisi olay
oldu.
Papa ile Birmanya’nın “Nobel Barış Ödüllü” efsane lideri Ang San Su
Çi, sözümona dünyaya beraber “barış mesajları” vereceklerdi.
Ama son dakikada kızılca kıyamet koptu.
Birmanya yetkilileri Papa Francesco’nun uluorta “Rohingya
Müslümanları” bahsini açmasını arzulamıyorlardı. Eğer “Rohingya”
ismini telaffuz edecekse, zahmet edip Birmanya’ya dek
gelmemeliydi.
Birmanya/Myanmar’da “Rohingya” sözcüğü, Türkiye’deki bir zamanlar
“Kürt” sözcüğü misali tabu ve yasaktı.
“Kutsal Peder bu çetrefil durumun nasıl üstesinden gelecek?”
tartışmaları yapılırken yola çıkmadan önce Papa, Vatikan’da bir
ayin yaptı. Ayinde “Rohingya zulmünü” açıkça kınadı. Myanmar’da ise
otoritelerle anlaşması uyarınca doğrudan “skandal
açıklamalardan”(!) kaçındı. Ama gezinin 2. ayağı olan komşu
Bangladeş’e geçer geçmez, Myanmar zulmünden kaçan 700 bin Rohingya
Müslümanı ile bir araya gelip burada gösterişli bir ayin yaptı:
“Bugün Tanrı’nın adı Rohingya’dır. Rohingyalılardan özür diliyorum”
dedi ve ekledi:
“Rohingyalılar haklarına kavuşana dek, onlara desteğimizi
esirgemeyelim.Kalbimizi onlara kapatmayalım. Başımızı beri yana
çevirmeyelim!” RTE’nin gördüğü ‘3. Papa’
Vatikan’da Cumhurbaşkanı Erdoğan’la “Kudüs’ün geleceğini” konuşmak
için hafta başında yan yana gelecek olan Papa böyle bir Papa.
Birmanya hikâyesini, Papa Francesco hakkında çok şeyi özetlediği
için aktardım.
Birincisi bu Papa gayet