“Türkiye, Rusya’nın (Hatay sınırı üzerinden) birçok
kez verdiği gözdağından sıkıldı.”
Bu sözler 2008-2010 yıllarında Türkiye’de görev yapan eski
büyükelçi James F.Jeffrey’ye
ait.
Jeffrey’nin sözlerine geniş yer ayıran New York
Times (26 Kasım) “uçak krizini”merceğe
alırken “Hatay sınırının” özelliğine dikkat
çekiyor.
Suriye’nin bu sınırı baştan tanımadığına işaret eden gazete,
Rusya’nın, Suriye’nin“Hatay iddialarına” öteden beri arka
çıktığını hatırlatıyor ve özetle olayın bu hassas bölgede cereyan
etmiş olmasının anlamlı olduğunu söylüyor.
ABD’li diplomatın görüşlerini aktaran gazete, Jeffrey’nin kafasında
şu stratejik sorunun çengeli olduğunu söylüyor:
“Rus jetleri Hatay semalarına kazara mı girdi yoksa
Rusya, Hatay’ın bu girift tarihinedeniyle, jetleriyle
ihlalleri mahsus mu yaptı?”
Eski büyükelçi konunun kısaca banal bir “17
saniyelik sınır ihlali” meselesi olmadığını; arkada çok
ciddi bir tarihi arka plan bulunduğunu, Rusya’nın da o arka plan
üzerinden “Ankara’ya gözdağı verdiğini” ifade ediyor.
Bu sebeple ‘bataklık’ demiştik
ABD büyükelçisinin yorumu doğrultusunda Moskova Ankara’ya diğer
deyişle;“Suriye’de kovaladığın hedeflerden vazgeç,
yoksa Hatay sınırını bak böyle delerim ve tartışmalı hale
dahi getirebilirim!” diyerek meydan okuyor
ve “Hatay’la gözdağı”veriyor.
Tabii ki bu çok çok vahim ve ciddi bir tehdit.
Erdoğan da nitekim şimdi, “Defalarca
söyledik” diyerek Ruslara soruyor: “Orada neişiniz
var?”
Ankara’nın bu mütecaviz gözdağı karşısında başını öte yana
çevirmesi, olmamış gibi yapması ve ıslık çalması mümkün
değil.
Amma velakin…
Ülke neden kendini
bu “tehdit” ve “gözdağına” açık konuma
soktu?
Türkiye, Suriye iç savaşına böyle boğazına dek bulaşmasaydı; Rus
uçakları“hassas” Hatay sınırında pervasızca arıza çıkartabilir
miydi?
Mesele burada.