AB’nin en büyük insan hakları ödülü bu yıl iki Ezidi kadına
gitti. Avrupa Parlamentosu tarafından 1988’den beri verilen
Sakharov Ödülü, IŞİD vahşetinin simgesi Nadia
Murad ve Lamia Aji Beşar’a
tahsis edildi.
Sovyetler’deki insan hakları mücadelesi ile hatırlanan
muhalif Sakharov adına düzenlenen ödülü
geçen 30 yıla yakın dönemde alanlar
arasında Mandela’dan San Suu
Kyi’ye dek ünlü pek çok özgürlük kahramanının adı var. Ama
listeyi yakından incelediğinizde, son dönemde radikal İslamla
mücadele edenlerin öne çıktığını görüyorsunuz.
Yazdığı bir roman yüzünden İslamcıların hışmına uğrayan Bangladeşli
yazar, “Dişi Rüşdü” Teslime Nesrin,
90’larda (’94) bu kulvardaki ilk ödülü almış. Onu yaygın ilk
radikal İslam vahşeti ile özdeşleşen Cezayir iç savaşında kadın
hakları, insan hakları ve demokrasi savunuculuğu
yapan Salime
Ghezali izlemiş...
2000’lerde “Daire”, “Ofsayt” filmleriyle İran’da kadın
zulmünü anlatan ve “Yeşil Hareket”e verdiği destek nedeniyle
ev hapsinde tutulan İranlı yönetmen Cafer
Panahi dikkat çekiyor.
2012’de Panahi ile birlikte ödülü gene kadın hassasiyeti ağır
basan “insan hakları
savunucusu” avukat Nesrin
Sotoudeh paylaşıyor.
Ardından Pakistan’da kızların okumasına karşı çıkan Taliban’a
başkaldırdığı için vurularak ölümün kıyısından
dönen “Nobelli” Malala geliyor...
Malala’yı “liberal fikirlerle İslami değerlere karşı
çıktığı” için “1000 kırbaç” ve 10 yıl hapisle
cezalandırılan Suudi blogcu Raif
Badawi izliyor.
Çağdaş değerlerde kadının önemi
Liste radikal İslam ve İslamofaşizme tepkiler kadar; kadına
ayrımcılığın, kadına şiddet ve zulmün, özetle “kadın hakları
duyarlılığının” Avrupa’nın çağdaş değerler skalasındaki
öncelikli önemini ortaya koyuyor.