Kapı dinleyen karakterler; 7/24 salt entrika düşünen tipler;
erkek tavlamaktan başka hiçbir işi gücü olmayan kadınlar yok bu
dizide…
Tabii evet mafya var ama yalnız mafya yok…
Dostluk, arkadaşlık, aile bağları, gücün yüceltilmesi karşısında
adaletin etkisi ya da etkisizliği…
Ortalama bir Türk dizisinde sık rastlanmayan böyle pek çok konuyu
sıcak, hafif bir öykünün sarmalında önümüze getirip
koyuyor “Şeref Meselesi”…
“Koyuyordu” demek daha doğru çünkü bu gece bitiyor.
Sezonun kayda değer tek dizisi, böylece ekrandan kalkıyor.
Oysa zengin oyuncu kadrosundaki yan karakterlerin bile izlemeye
değer kıldığı bir diziydi bu.
“Sibel’in
annesini” oynayan Neriman/ Sezin
Bozacı örneğin…
Evladının yasını tutan bir kadın bu kadar mı sahici olur?
Sibel’i canlandıran güzeller güzeli Yasemin
Allen beri yandan…
Her göründüğünde bana Julianne Moore’u
düşündürüyordu.
Annesi Suna Yıldızoğlu’ndan çok Moore’un
ışığı var Yasemin Allen’de.
Öyle ki “Ben Julianne Moore’un kızıyım!” dese,
inanılır…
Cıvıl cıvıl gözlerinin içini konuşturan Burcu
Biricik’in usta oyununu; doğallığı ve cana yakınlığı ile
izleyiciyi kendine bağlayan Şükran Ovalı’yı;
karizmasına abananKerem’i ve
yakışıklı Şükrü Özyıldız’ı saymıyorum
bile.
Eh bir TV dizisinden daha ne beklenir?
Ahlak sırf ‘aile boyu’ olunca
Öykü aslında
Çizme’de üç sezon oynayan “L’onore e il rispetto” isimli
bir diziden uyarlama.
Türkiye uyarlamasını başarılı bulsam da
senarist Teodosio Losito özünde
alabildiğine İtalyan bir mimari kurmuş.
Losito İtalya’da fazlasıyla bilinen ve üzerinde çok
konuşulan “familismo amorale”konusunu ekrana taşıyor.
Türkçeye “ahlak dışı ailecilik” olarak çevirebileceğimiz
bu kavramla; “ahlak değerlerinin” sade aile yakınları
için geçerli olduğu; “aile dışında ise iyinin ve
kötünün/yanlışın… özetle ahlakın es geçildiği” bir dünya
anlatılıyor.
Yani “aile” ve “toplum” da iki farklı değer
sisteminin geçerli olduğu bir düzen tarif ediliyor.