Seni en son odanda yaptığımız konuşmada hatırlıyorum.
Silivri’ye girmeden az önceydi… “Strasbourg Türk sinema
günlerine birlikte gidelim!”demiştin.
Ne yazık ki Strasbourg’a birlikte gidemedik.
Ama biliyorsun senin ve
Sevgili Erdem Gül’ün
adına “Avrupa İnsan Hakları” kentinin görkemli belediye
sarayında bir resepsiyon düzenlediler;
eşin Dilek’e, senin namına,“Strasbourg onur
madalyasını” sundular. Senden ve Erdem’den sitayişle
bahsettiler...
O konuşmaları dinlerken “bir penceresi mezarlığa, diğeri
adliyeye bakan odanda”yaptığımız son konuşmayı hatırlıyor, içim
sürekli cız ediyordu…
Çok arzuladığın halde gelemediğin kentte, ben işte… senin onuruna
düzenlenen bu törene katılıyordum.
Tam bir neye niyet neye kısmet durumu!
Strasbourg çıkarmasının benim için en güzel yanı
oğlun Ege’yi tanımak oldu.
Dilek’le geçmişten tanışıyoruz. Ama Ege’yi hiç
tanımamıştım.
Onu “Haftaya bir oğlum olacak beyler!” diye müjdelediğin
Aktüel’deki 22 Aralık 1994 tarihli yazından hatırlıyorum…
Ben de o zamanlar Aktüel’de yazıyordum. O yazını çok sevmiştim.
Yirmi yıl önce “Birhafta sonraya!” diye duyurduğun Ege
ile ilk defa Strasbourg’da “Silivri dayanışması”töreninde
karşılaştım. Bu da kısmet…
Kocaman delikanlı olmuş. Sesi nasıl seninkine benziyor. Gözümü
yumduğumda, senin konuştuğunu düşünebilirim. O derece!
‘Onu bırakmak çok zor!’
Strasbourg’da yoğun geçen iki günün ardından, sanırım son
geceydi...