“Kahire Sırları/The Nile Hilton Incident” bu kış gördüğüm en
sürükleyici filmlerden biriydi. “Mısırlıların Fatih Akın’ı”
diyebileceğimiz Mısır asıllı İsveçli yönetmen Tarık
Salih tarafından yapılan film, gerçek bir cinayeti
anlatıyor.
Uluslararası medyada yıllar önce günlerce gündemde kalan konuyu
hatırlıyorum...
Suzanne Tamim isimli genç, alımlı bir Arap
şarkıcı, Dubai’de bir otel odasında ölü bulunmuştu. Şok yaratan
cinayeti, hâlâ o dönemde Mısır Devlet Başkanı olan
Mübarek’in çevresinden Talat
Mustafa adlı bir emlak kralının azmettirdiği anlaşılınca
olay daha da büyümüş, skandala dönüşmüştü.
“Tamim cinayeti”nde bir bestseller için gerekli her malzeme vardı;
aşk, intikam, şan, şöhret, para, kirli siyaset ve derin devlet
ilişkileri.
Tarık Salih de işte öykünün bu potansiyelini görmüş ve perdeye
aktarmış. Etkileyici hikâyeyi Dubai’den Kahire’ye taşıyarak
köklerinin olduğu ülkenin siyasi içeriğine yerleştirmiş.
Cehennemin içyüzü
Olaylar silsilesi, Nil Hilton Oteli’nde Arap Baharı arifesinde ünlü
bir şarkıcının boğazı kesilmiş olarak bulunmasıyla başlıyor.
Sudanlı kaçak bir göçmen olan kat hizmetçisi
Selva, o sırada koridorda. Birtakım bağırış
çağırışların ardından odadan çıkan katili görüyor...
Gerisi “tek görgü tanığı” olarak hayatı tehlikeye giren Selva’nın
kaçışı ve olayı kovalayan rüşvetçi polis
Nurettin’in serüveni hakkında.
Selva ile Nurettin’in kaçış-kovalamacası ardından tam bir Ortadoğu
cehennemine savruluyoruz.
M...