Katıldığım bir PODEMOS toplantısında İspanya
yeni solunun lideri
PabloIglesias; “Ne garip
değil mi?” demişti: “Bizler, 70’ler ve ’80’li yılların
sosyaldemokrasi kapsamında değerlendirilen
fikirlerden başka bir şey savunmuyoruz. Ama ne ki
o günün sosyal demokrasi vizyonu, bugün aşırı sol olarak
damgalanıyor. Radikalleşen biz olmadık. Dünya sağa
kaydı.”
Blair, Brown ve
Milliband gibi kodamanların direncine karşın
2015’te İşçi Partisi (İP) liderliğine yükselen Jeremy
Corbyn hakkında nerede “aşırı sol”
değerlendirmesi görsem, hep aklıma Pablo Iglesias’dan Madrid’de
duyduğum bu sözler geliyor: “Yav radikalleşen biz
değiliz. Dünya sağcı oldu!”
Yerleşik düzenin aktörleri, Corbyn’i liderliğe
geldiği 2015’ten bu yana hep “şeytanlaştırdı”.
Sendikaların desteği ile liderliğe çıkan Corbyn
için Blair, hiç unutmam, Guardian’da kaleme aldığı bir yazıda;
“Aman.. sakın ha!” demişti: “Corbyn’i lider
yaparsanız, partimizin bir daha asla seçim
kazanamayacağını bilin!”
Kanamayı
durdurdu
“Aşırı sol” etiketiyle dışlanan
Corbyn’in İngiltere’deki son seçimde yüzde 40 aldığını ve de
partisinin parlamentodaki sandalye sayısına 29 yeni milletvekili
eklediğini gördük.
Bu, Blair’le girdiği ilk 1997 seçiminden bu
yana İP’nin kaydettiği “ilk yükseliş” hareketi.
İP, 2000’lerin başından bu yana durdurulamayan
bir oy kaybı içindeydi. Corbyn bu kanamayı frenleyen ilk lider
oldu.
8 Haziran’da mutlak çoğunluğu sağlayamasa da
yüzde 42 alan muhafazakâr iktidar partisi ile ayrıca mesafeyi
“2 puan”a indirmeyi başardı.
Başbakan May’in “baskın
seçim” ilan ettiği nisan ortasında, iki parti arasındaki
mesafenin “20 puan” olduğu düşünüldüğünde; Corbyn’in son
bir buçuk ayda İngiliz soluna kazandırdığı ivme
inanılmaz.
Sandıktan ikinci sırada çıkmasına rağmen İP ve
lider Corbyn’in seçimin moral galipleri sayılmasının nedenleri
bunlar.
May’in otoritesi ve inandırıcılığı darbe
alırken, moral üstünlük Corbyn’e geçiyor.
Bunca kısa sürede Corbyn bu üstünlüğü nasıl
sağladı?
Bunun kısa yanıtı “umut”tan
geçiyor...
Macron da Fransa’da sistemden
umudunu kesenlere umut vererek Elysée’ye çıkmıştı. Macron sağdan
geliyor. Ancak ona da zafer getiren umut olmuştu.
İngiltere’de de sandıkta belirleyici farkı
yaratan unsurun bir kez daha “umut” olduğunu
izliyoruz.