Roma - “Siyasi partiler program, proje ve
örgütlü tutkudur.”
“Demokrat Parti/Partito Democratico (PD)” kodamanları, sol siyasi
düşüncenin teorisyenlerinden Gramsci’nin bu
cümlesine atıfla şimdi “Biz, örgütlü tutkuyu unuttuk. Yenilginin en
önemli nedeni bu!” diyorlar.
İtalya seçimlerinden hafta geçmesine rağmen, sandığın kaybedeni PD
içinde sular durulmuyor.
Sandıkların açılmasından 24 saat sonra istifasını veren, ancak bunu
yeni hükümetin kuruluşuyla hayata geçireceğini söyleyen PD lideri
Renzi üzerinde, “Hadi artık bir an önce bırak,
git!” baskısı artıyor.
Renzi, PD için özetle artık geçmiş oldu.
Ama Renzi’den bahsetmeksizin merkez solun yıkımını anlatmak da
mümkün değil.
Karizmatik ve iletişim yönü gelişmiş bir figür olarak görülen
Renzi, partiyi sonuna dek kişiselleştirdiğinden, başarısızlık
doğrudan onun hanesine yazıldı.
Büyük bir önseçim zaferi ve umut veren vaatlerle 5 yıl önce
liderliğe gelen Renzi’nin, PD’nin gerçekte başında aldığı 2.
yenilgi bu.
İki yıl önce devletin modernizasyonu için yapılan teknik bir
anayasa reformu referandumunu da alabildiğine kişiselleştirdiğinden
oylamayı şahsı için yapılan bir plebisite dönüştüren liderin,
aslında o referandumu kaybetmesi, ardından hemen görevi bırakması
gerekiyordu.
Renzi’nin uzatmaları oynaması sonucu, parti bölündü.
PD’den ayrılıp “Özgür ve Eşit” adı altında yeni bir partiyle 4 Mart
seçimlerini karşılayan bir ekip, hem yüzde 3’te kalıp düş kırıklığı
yaşadı, hem de sosyal demokratların oylarını böldü.
İta...