Ne çok nasihat edenimiz var...
Economist bu haftaki yazısında demiş ki: “Türkler soykırım kelimesi
üzerinde tartışmaktansa Ermeniler ile ilişkilerini düzeltmeli!”
“Soykırım” sözcüğü sanki ufak bir ayrıntıymış; “soykırım”dan
bağımsız “Ermenilerle ilişkiler” ele alınabilirmiş gibi...
Paradigma bu denli basit olsaydı herhalde biz de “ilişkileri
düzeltmek” yönünde arpa boyu ilerlerdik.
Sorun bizatihi zaten “soykırım” sözcüğünün her şeyin üstüne çıkması
ve “Ermeni” dendiğinde başka hiçbir şey düşünülemez olması değil
mi?
Adım adım araçsallaştırılıyor
“Soykırım” ifadesinin Ermeni sorununda her şeyi nasıl ipotek altına
aldığına dair gayet zihin açıcı bir yazı okudum geçende.
Foreign Affairs’de bu yıl başında çıkan yazı Thomas de Waal
imzasını taşıyor.
“Soykırım”ın “s”sinden ilhamla “S-Sözcük” (İngilizcede “genocide”a
atfen “G-Word”) başlığını taşıyan ve ikinci başlık olarak da
“Ermeni katliamı ve soykırım politikası” ifadesini kullanan yazı,
tarihi olgu olan “katliam” ile tarihin istismarına dayanan
“soykırım siyaseti” arasına, ilk satırdan ayrım koyuyor.
“Katliam” başka, “Soykırım siyaseti” başka gibisine...
Waal’in yazısı, Ermenilerin ayrı bir olgu olan “soykırım
siyasetini”, 20. yüzyılın ikinci yarısında nasıl inşa ettiklerini
anlatıyor.