Bugüne dek bu denli “küresel bilinçle yaşanan bir
dünya kadın günü” görmedim.
Dün güne bir Suudi gazetesinde çıkan çarpıcı bir yorumla
uyandım...
Muna Abu Suleyman isimli bir kadın
gazetecinin kaleme aldığı, “Suudi Arabistan’da
kadınlar için artık eski klişeler geçerli
değil” başlığını taşıyan bir yazı, dünyanın en kadın düşmanı
rejimlerinden sayılan Suudi Arabistan’da kadınların aldığı mesafeyi
anlatıyordu.
Şubatta “Arab National Bank” ve gene bir Suudi Arap
Bankası olan “Samba” isimli bankaların başına “ülke
tarihinde ilk kez” kadın CEO’lar getirilmiş.
Suudi Borsası’nın başına da bir kadın atanmış.
Önemli “bakan yardımcılığı” pozisyonlarında da bundan
böyle çok sayıda kadının görevlendirildiğinden söz eden yazı, Suudi
kadınların istihdamdaki paylarının yüzde 34’e çıktığını
söylüyordu.
Aynı gazetede Türk kadınları hakkında yazılan başka bir yazıda,
Türk kadınlarının işgücü içindeki paylarının sadece yüzde 32.5
olduğu belirtiliyordu.
AKP iktidarı diğer deyişle kadın istihdamı rakamlarında Suudi
Arabistan’ın dahi gerisine düşmeyi başardı. Bu zor kırılabilecek
bir rekor.
Sade rakkamlar değil... Türkiye’nin canlı olan kadın hareketinin
üzerine AKP yıllarında ölü toprağı serpildi.
Dünya çapında örgütlenen dünkü “uluslararası kadın
grevi”, olağan koşullarda Türkiye’de çok daha aktif bir katılımla
yaşama geçirilebilirdi. Ama Türk aktivistler anlaşılır
nedenlerle “Türkiye’de OHAL koşulları ve çeşitli
eylemlergrevler yüzünden birçok insanın soruşturma
altında olması nedeniyle doğrudan grev yapılması mümkün
görünmüyor” dediler ve eklediler:
“Bu kadın dayanışması çağrısına esnek yanıt vererek,
uluslararası greve buradan bir ses vermeyi planlıyoruz.”
Polonya’dan gelen ilham
Benim yazıya oturduğum saatlerde
dünyadaki “ilk” uluslararası kadın grevi sürüyordu.
Benzerine önce hiç rastlanmamış bu grevden nasıl bir netice
alınacağı henüz belli değildi. Türkiye’den de doğrusu küresel kadın
grevine “nasıl bir ses verildiği”ni bilmiyorum. Ama Rusya’da
örneğin bazı tutuklamalar başlamıştı. “Kremlin’i ele geçiren
feministler 8 Mart’ınızı kutlar!” mesajı yayımlayan bazı
aktivistler -misal- hızla tutuklanmıştı.
Polonya eylemleri ise ilk saatlerden itibaren “8 Mart’ın en
iddialı eylemleri” olarak fark yaratmıştı.