Erdoğan’ı “kızdırmamak” için 1 Kasım öncesinde üst üste ertelenen “İlerleme Raporu”, sonunda görücüye çıktı.
Ankara tarafından raporu “hazmedilebilir” kılmak için son ana dek üzerinde oynamalar olmuş; bazı pasajlar ve sözcükler değiştirilmiş.
Örneğin en yaşamsal “hukuk devleti” bölümünde… “2014 başından bu yanadurumun ciddi şekilde gerilediği görüldü” ifadeleri, rapor açıklanırken hokus pokus“2014 başından bu yana bir ilerleme olmadı!”ya çevrilmiş.
Gene de…
İster seçimden önce, ister sonra açıklanmış olsun, bu zehir zemberek bir rapor.
Seçimden önce açıklansa, gerçekte kaç kişinin oyu değişecekti?
Son İpsos araştırmasına göre; “Türkiye’de halkın yalnız yüzde 5’i demokrasi açığından şikâyetçi”ymiş.
Ankara’ya uyup da raporu zamanında yayımlamamakla, son tahlilde Brüksel sadece kendi ayağına kurşun sıkmış oldu.
Ama bu açmazlara rağmen, “sulandırılmış da olsa” son derecede kritik konulara parmak basan bu raporu yok sayamayız.
Türkiye’nin ekonomik, mali, hukuki, sosyal, siyasi özgürlükler müktesebatının komple profilini çıkaran rapor adeta ülkenin “emar”ını çekmiş.
AB ile on yıllık “müzakere sürecinde”, Türkiye’nin bulunduğu ve gerilediği noktayı betimlemek ve “tarihe not düşmek açısından” çekilen emar çok önemli.
Konulan teşhisler ve kılı kırk yaran diplomatik dil, tüm çabalara rağmen, insana “Vay anasına” dedirten cinsten: