Zar atıldı. Trump’a başkanlık yolu açıldı. Cumhuriyetçi baş
rakip Ted Cruz başkan adaylığından çekildi. Bir sürpriz olmazsa 8
Kasım başkanlık seçimleri Hillary Clinton’la Berlusconi’nin ABD
modeli Donald Trump arasında cereyan edecek.
İtalyan milyarder lider Trump’a kıyasla aslında oldukça “beyefendi”
kalıyor.
Trump, Berlusconi’den de daha cahil ve patavatsız. Çok daha ırkçı,
çok daha kaba, daha bayağı ve mümkünse eğer daha yalancı. Bir
söylediği bir söylediğini tutmuyor. Gece söylediğini sabah inkâr
edebiliyor.
Uluslararası siyasetin kaydettiği müthiş irtifa kaybının son
noktası bu.
Eskaza seçilirse süper gücün başına bu maganda geçecek.
Gözlemciler ne var ki bu olasılığı zayıf görüyorlar.
Anketler Clinton’la Trump arasında halen, Clinton lehine 10 puanlık
bir fark olduğunu ortaya koyuyor.
Clinton’ın “seçim makinesi” olarak tanımlanan efsane ekibi, engin
tecrübesi, arkasındaki azınlık seçmenler ve kadınların gücünün, bu
farkın kolayına kapanmasına olanak vermeyeceğini ileri
sürüyorlar.
İlaveten “Cumhuriyetçi Parti”nin içerde gösterdiği Trump-karşıtı
bir direnç de var...
Bu kesimler, partinin “aykırı” Trump’ın eline geçmesindense,
Demokrat Parti’den ezeli rakip Hillary’nin Beyaz Saray’a çıkmasına
razı görünüyor. Sosyal ağlara bu yüzden, “#NeverTrump/Trumplasla”,
“#benbugündemokratım” etiketleriyle yansıyan bir kafa tutma
yarışına liderlik ediyor ve Hillary’ye çalışacaklarını
söylüyorlar.
Antipolitikanın yükselişi
Çarşı özetle karışmış durumda. Neyin olup, neyin olamayacağını
anlamak için bu toz dumanın yatışmasını beklemek lazım. 8 Kasım’a
dek süre uzun. Beklenmedik herhangi bir gelişme/olay, dengeleri
Trump’ın lehine değiştirebilir.
Olmaz olmaz deme. Olmaz olmaz... Tam Trump için geçerli.
Yarışın başlarında hiç kimse Trump’ın bu noktaya gelmesini
beklemiyordu. Küresel TV’lerde “Trump mı? Mümkün değil!” diyen
tecrübeli yorumcuların kelleri hâlâ gözümün önünde.