İnternet dilinde duygu dünyasının alfabesini tanımlayan şekiller
kullanılıyor.
Bunlardan biri Norveçli
ressam Edvard Munch’un,
resim sanatının şaheserlerinden
sayılan, “çığlık” tablosuna yapılan bir
gönderme.
“Korku ikonu” tuşunun duygu alfabesindeki karşılığı, Munch
tablosunun basitleştirilmiş versiyonu olan
bir “Aman Tanrım/Eyvah eyvah!” betimlemesi olarak
önümüze geliyor.
Munch, bu tabloyu tüm varoluşsal korkularının bir temsili namına
yapmış. Yalnız çizgileriyle değil, tuvali duygusal manada
konuşturduğundan “dışavurumculuk/eskpresyonizm” ekolünün
zirvesi sayılıyor..
Munch’u zirveye taşıyan şey, normalde yalnızca göze hitap etmesi
gereken bir tablonun; duyguları teslim alması ve ismiyle orantılı
biçimde olağanüstü etkinlikle çıkardığı “çığlık” oluyor.
Sırf görsel kalması beklenen bir tasvir, resimden kulaklarımıza
akustik bir çaresizlik feryadı şeklinde ulaşıyor.
Bir başına kalmışlık
İnternette “emoji” tabir edilen ikonlarda olduğu üzere,
ağzı bir karış açık ve felaketleri duymamak için kulaklarını da
tıkamış bir insan şekliyle betimlenen bu tablonun sembolizminde kol
kanat kıran bir çaresizlik anlatılıyor. Çaresizliğinin etkili
tasviri, maddi çığlığın kulaklarda doğrudan yankılanan sesi kadar
etkili oluyor.
Munch, günümüzde giderek bir internet çığlığına dönüşen “evrende
bir başına kalmışlığın” birinci dereceden simgesi haline
geliyor.
Bu yazıyı kaleme almaktan amacım,
gerçekte “emoji” ve “sanat tarihi” bağlantısına
işaret etmek değil.
Dünya basınının baş sayfalarında yer alan -Suriye savaşı ile yaşıt-
beş yaşındaki yüzü gözü yaralı Ümran’ın
kaybolmuş ifadesini görünce, aklıma Munch’un bu çok
ünlü “ekspresyonist” “Çığlık” tablosu geldi.
Burada da Ümran’ın ağzından çık(a) mayan çığlığı biz doğrudan
duyuyoruz. Fotoğraflar o derece duygu yüklü ki, Suriye bombardımanı
altında küçücük bir çocuğun hissettiği tüm savrulmuşluğu ve
yitirilmişliği, yüreğimizin derinliklerinde hissediyoruz.