Türkiye’nin eskiden bir “imaj”
konusu vardı.
“İmajımız nedir? Nasıl değiştirilir?
İmajımızı iyileştirmek için ne yapmalıyız? Netür
hatalar yapmamalıyız?” türünde sorularımız, kafa yorduğumuz
meseleler vardı.
Askeri rejimin en karanlık dönemlerinde bile
“Türkiye’nin imajı” ciddiye alınırdı.
“Kol kırılır, yen içinde kalır”
ikiyüzlülüğüyle de olsa dışarıya açık vermemeye, ülkenin
ağırbaşlılığını, saygınlığını, itibarını korumaya, karizmayı
çizdirmemeye dikkat edilirdi.
AKP yıllarında bu kaygı, “eziklikten
kurtulmak” adı altında ortadan kalktı. “İmajımıza
dikkat edelim”, “Ayağımıza kurşun sıkmayalım”,
“Demokrasi eksikliği yönünde algı oluşturmayalım”
kaygıları tarih oldu.
Uluslararası ilişkilerin ölçüleri, dengeleri,
değerleri “monşerler kadrosuyla” birlikte elenerek;
“Valla bizde böyle!” tarzı dolaşıma sokuldu.
Bu tarzın doruğuna Erdoğan’ın
o unutulmaz “one minute” atarlanmasında tanık olduk.
Uluslararası ortamda yeni bir eşik oluşturan bu Kasımpaşa tarzı
derken Erdoğan’ın etrafına yayıldı.
‘Yeni Türkiye’
klasiği
Korumalar -misal- artık, gittikleri her ülkede
arkalarında bir “kara efsane” gibi kalıcılık arz eden
terör estiriyorlar.
Geçen kış dünyanın ta öbür ucu olan Ekvador’da
korumalar aralarında bir milletvekilinin de bulunduğu bir avuç
gösterici kadına dehşet saçmıştı. Ekvador göstericilerine kafa kol
girişilerek çekilen meydan dayağının sonunda, aramızda hiçbir sorun
olmayan Ekvador’la diplomatik kriz çıkmış ve ülkenin Dışişleri
Bakanı, Ankara’ya nota vermişti.