Türkiye son dört gündür yeni paralel kalkışmayı tartışıyor. 75 şüphelinin tahliyesi için hukuksuz bir yöntem tercih ederek, 29. Sulh Ceza Mahkemesi’ne başvurdular.
Hakim Metin Özçelik de yetkisi olmadığı halde bu talebi kabul etti ama sonunu getiremedi.
“Madem öyle, bende böyle” diyen Özçelik, bir hukuksuzluğa daha imza atarak talebi, paralelindeki 32. Asliye Ceza Mahkemesi’ne gönderdi.
Bu arada HSYK hukuksuzluk uyarısı yaptı ama hakim Mustafa Başer bunlara aldırmadan devraldığı görevi yerine getirmek için derhal harekete geçti.
Adeta bombaları beline bağlayarak hedefine odaklanmış intihar eylemcisi gibiydi... Adliye katibini de rehin alarak odasını kilitledi işe koyuldu!
Her ne pahasına olursa olsun verilen talimatı yerine getirecek, tahliye taleplerinin kabul edildiğine dair bir ‘belge’ düzenleyecekti.
“Yaz katip” dedi ve 75 kişi için tahliye emirleri sıralamaya başladı...
Gerçekten mesele tahliye miydi?
Bütün tarafsız hukukçular “Bu mahkemenin böyle bir talebi kabul ederek tahliye kararı verme hakkı yok” diyor ama ben tahliyenin de yöntemin de ayrıntı olduğunu düşünüyorum.
Gerçi, 10. Sulh Ceza Hakimliği devreye girerek bu maceraya son verdi ama bence bu tahliyelerin gerçekleşmeyeceğini onlar da çok iyi biliyordu.