Günlerdir Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın gezisi tartışılıyor. Bu gezi hakkında, daha başlamadan “anlamsız” yorumları yapan bir kesim, erken dönüş kararına mal bulmuş mağribî gibi sarılarak karalama kampanyası başlattı.
Aslında, “Cumhurbaşkanı bu geziye hiç gitmemeliydi. Muhammed Ali’nin ailesi bile yüz vermedi. Törene katılmadan geri dönmek zorunda kaldı” gibi eleştirilerin kaynağına bakıp amacını anlamak oldukça basit. Ama ne söylendiğinden ziyade hangi bakış açısıyla bu değerlendirmenin yapıldığını irdelemek gerekir.
***
Biraz geriden başlayalım...
Cassius Marcellus Clay, hâlâ ikinci sınıf vatandaş olmaktan kurtulamayan “zenci mahallesinden” çıkmış bir isim.
Daha doğrusu dünya şampiyonu olmuş ama hâlâ o mahalleden çıkamamış bir isim.
Nitekim, boynundaki olimpiyat madalyasıyla beyazlara mahsus bir restorana giremeyince ve “Bu ülkede siyah isen ne olursan ol, bir hiçsin” diyerek madalyasını nehre atmıştır.
Hem siyah, hem de Müslüman...
İlerleyen yıllarda Muhammed Ali çok büyük bir suç daha işlemiş ve bu “etnik” nefretin üzerine bir de Müslümanlığı eklemiştir!
Bu kadarla da kalmamış, Beyaz Saray’ı, hiçbir ülkenin yapamadığı ölçüde hırpaladı.
Gerçi Amerika, bu “dik kafalı zenci”ye kendi yöntemleriyle dersini vermiş, çok iyi kazanan bir boksörlükten iki ekmeğe muhtaç hale getirmişti.
Bir “özgürlükler ülkesi”nde, bir dünya şampiyonu, sadece “Vietnamlılar bize hiçbir kötülük yapmadı, niye savaşıyoruz ki” dediği için 5 yıl hapis cezasına çarptırılıyor, pasaportu ve lisansı elinden alınıyordu.
Ama bazen ‘ince hesaplar’ da tutmayabiliyordu.
4 yıl aradan sonra unvanını geri almış, dünya çapında hızla yükselen itibar ve destek ile adeta koskoca Amerika’yı dize getirmişti.
Erdoğan da “sakıncalı” bir isim...
Cumhurbaşkanı Erdoğan ise Muhammed Ali’nin davasını uluslararası boyuta taşıyan, Dünya vesayet merkezi haline gelen Birleşmiş Milletler’e meydan okuyarak “Dünya beşten büyüktür” diyen bir liderdir.
Erdoğan nefretiyle gözleri kör olanlar göremese de, ezilen İslam coğrafyası başta olmak üzere bütün mazlumlar Sayın Erdoğan’ın bu duruşunu görüyor ve yanında yer alıyor. Dünyayı haraca bağlayan beşli de bu bütünleşmeyi çok iyi görüyor.