Altını tekrar çizelim; bu gazetecilik değil, millî menfaatleri hedef alan bir casusluk suçudur. İkincisi, tutuksuz yargılanma genel tercihimizdir. Nitekim Can Dündar tutuklandığı zaman Başbakan Davutoğlu başta olmak üzere hemen herkes sıcak bakmadı. Ama tutuksuz yargılama arzusu genel bir insanî tutumdu. Neticede bu umumi arzuya rağmen İstanbul 7. Sulh Ceza Hakimliği, Can Dündar ve Erdem Gül’ün tutuklanmalarına karar verdi. Çok ilginçtir, bu tutuklamanın peşinden de yoğun bir kampanya başlatıldı. “Türkiye’de tutuklu gazeteciler var” yaygarası her yerde tekrarlandı. Paralel medyanın algı operasyonunda mühimmat olarak kullandığı bu söylem içeride ve dışarıda alabildiğine yayıldı. Onların paralelindeki mecraların da desteğiyle oluşturulan mahalle baskısı ile adeta ‘meslek andı’ haline getirilen bu cümleyi neredeyse bütün gazeteciler, görüştükleri her yetkiliye mecburen sordu. Doğan Grubu’nda kelaynaklar gibi varlığını sürdürme savaşı veren bazı demokrat dostlarımın programlarında bu soruyu hangi yoğun baskılarla sormak zorunda kaldığını çok iyi biliyorum.