Suikast çığırtkanları, böyle bir saldırıyı FETÖ’den uzaklaştırmak için günlerdir zemin hazırlasa da, örgütün işi olduğu çok çabuk anlaşıldı.
Yine istismarlar yumağı bir kanlı FETÖ kumpasına şahit olduk.
İslamiyet’i, FETÖ kitap ve kasetlerinden ibaret zanneden mankurtlar, “cihad niyetine cinayet” işlemeye devam ediyor.
Bu örgüt, bir “münafıklar ordusu” değilse, şu basit kuralı mutlaka biliyor olmalı. “Koca, hoca, ana veya baba; Allah’ın yasak ettiği bir fiili yapmanızı isteyemez.”
Oysa bunlar, bol keseden Cennet vaatleriyle, her türlü hıyaneti, “hizmet”e dönüştürüp işletiyor.
FETÖ’cü hakim ve savcılar sayesinde, suçluyken haklı çıkmaya alıştıkları için Mahkeme-i Kübra’da da aynı müsamahayı göreceklerini zannediyorlar.
Suriye’yi bahane edip Ankara’da cinayet işleyen bu “resmî katil”in, kravat ve takım elbise dışında DEAŞ canilerinden ne farkı var?
Hâlâ anlamadınız mı?
Bunları hâlâ “terör örgütü” olarak görmemekte ısrar edenler var.
Madem her şeye rağmen FETÖ hakkındaki tutumlarını değiştirmiyorlar, o halde millet de, onlar hakkındaki fikrini değiştirmelidir.
Katilin bağlantıları, hamisinden abisine kadar tespit edildiği halde ne gariptir ki, CHP ısrarla FETÖ’den uzaklaştırmaya çalışıyor. Genel Başkan Yardımcısının “Adam bağırarak El Nusra’cı olduğunu söylemiş. Nusra Seviciler de başka örgütlere pazarlamak için çalışıyor” ifadesi, Nasreddin Hoca’nın, “Bana mı inanıyorsunuz, ahırdaki eşeğe mi?”fıkrasını hatırlatıyor.