Siyasi tarihimizde, güçlü liderlerin partileri ne kadar güçlü olursa olsun “lider gider, parti biter” gerçeği hiç değiştirilemedi.
Kurulur ve büyürler, tek başına iktidara gelirler, çok önemli reformları gerçekleştirirler. Ancak, aile şirketleri gibi liderini kaybettikleri andan itibaren partiler de inişe geçer, bir süre sonra da partiler mezarlığına giderlerdi.
Artık yeni bir “lider” doğup, yeni bir parti kuruncaya kadar geçen istikrarsız, bazen yamalı yönetim dönemlerinde krizler sıraya girer, ülke güçlü lider döneminde kazandığı her şeyi kaybederdi.
Bu, bizim defalarca yaşadığımız bir kısır döngüdür.
Oysa ülkeler yap-boz oyunlarıyla değil, aynı hedefe kilitlenmiş güçlü kadroların bayrak yarışıyla ilerler. Bu da kökleşmiş siyasi partilerle mümkündür.
ABD’yi yöneten iki partinin biri 163, diğeri de 189 yaşındadır.
“Bizde de 98 yaşında CHP var” diyenler olabilir ama bendeniz, “gelişmiş ülke” hedefine, farklı yollardan gitmeye çalışan partilerden bahsediyorum.