Sayın Ertuğrul Özkök... Son günlerde çok hırçın bir portre çiziyorsunuz. Bu panik neyin nesi bilmiyorum.
Aynı köşede ülkenin cumhurbaşkanından, başbakanına, medyasına kadar önünüze geleni dilinize doluyor, felaket senaryoları yazıyor, olmadık yerlerden fitne körüklemeye çalışıyorsunuz.
Darbe tehlikesinden bahsedenlerle, “Abesle iştigal ediyorlar” diye dalga geçiyor, “Darbeci askerin karşısına onlardan önce biz çıkarız” mavalıyla demokrasi havariliği yapıyorsunuz.
Sayın Özkök, tek potansiyel darbeci olarak sunduğunuz askerin darbelerdeki fonksiyonu sadece inzibatlıktan ibaret olmuş, asıl darbeciler her zaman perde arkasında kalmıştır.
Maalesef aynı çevreler bugün de büyük bir hırsla çalışmakta, inzibatsız bir darbe peşinde koşmaktadır.
“İnanmıyorsanız etrafınıza bakın” diyeceğim ama 20 yıl boyunca manşetlerinizle hizmet ettiğiniz bu darbecileri siz de bal gibi biliyorsunuz aslında...
Şimdi de, giymekle övündüğünüz “paralel gömlek”le; şer koalisyonunun demokrasiye karşı yürüttüğü savaşın tam ortasında çarpışmaktasınız.
Erbabından ‘tetikçi’ tavsiyeleri...
Bugün bu köşeyi sizinle karartmamın sebebi bunlar değil Sayın Özkök. Benimkisi, Ebrehe’ye “Ben develerimin peşindeyim” diyen Abdülmuttalip’in durumuna benziyor. Gerçi bu örnek sizin ihtisas sahanıza girmediği için anlayamamış olabilirsiniz ama arzu ederseniz, devenizi çeken umre arkadaşınıza sorabilirsiniz.