Türkiye’yi, Suriye’deki yangına çekmek için her şey yapıldı.
22 Haziran 2012’de bir keşif uçağımız, silahsız olduğu halde, uyarılmadan düşürüldü.
İşaretler Rusya’yı gösteriyordu ama Rusya inkar etti ve konu ‘kim vurdu’ya gitti...
Akçakale’ye ve diğer
sınır boylarımıza ‘yanlışlıkla’(!) onlarca top mermisi düştü, nice masum vatandaşımız hayatını kaybetti.
Türkiye bu tahriklerin hiçbirine teslim olmadığı gibi Esad’ın insanlık açığını kapatmak için çırpınıp durdu.
Esad ve efendileri son dönemde daha ‘garantili’ tahrik yöntemleri uygulamaya başladı.
Rusya öncülüğündeki İran, Esad, Hizbullah ve muhtelif şer ittifakı günlerdir “DEAŞ” niyetine Bayırbucak Türkleri’ni bombalıyor.
Aslında Türkiye’nin sinir uçlarını törpülüyorlar.
Amacına ulaşamayan Rusya, bu sefer sınır uçlarımıza dokunmaya başladı.
Defalarca uyarmamıza ve “Bir daha tekrar etmeyecek” sözü vermelerine rağmen, 24 Kasım Salı sabahı adeta kamikaze dalışı yapmak için yola çıkmış gibi ısrarlı uyarılarımıza rağmen yoluna devam eden ‘kimliği belirsiz’ savaş uçağı düşürüldü.
Bu alemde mahalle kabadayısı gibi davranmaya alışan Rusya, “kuralların aynen uygulandığı sıradan bir ülke” konumuna düşünce şok oldu.
Karizması fena çizilen Putin, büyük bir devletten ziyade aşiret reisi bir diktatörü çağrıştıran açıklama ve uygulamalarıyla bu şoku yönetmeye çalışıyor.