Şu PKK saldırılarının tekrar başlaması çok şeyi değiştirdi...
En önemlisi de terör karşıtları ile yandaşlarını ortaya çıkaran bir turnusol kağıdı oldu.
Daha düne kadar, “PKK’ya silahı ancak biz bıraktırırız” diyen, mecliste çözüm sözü veren “Türkiyeli”leri, seçimden hemen sonra Kandil’e dönüp temenna çekerken gördük.
Doğrusu buna pek şaşırmadık, sadece haklı çıktığımız için üzüldük.
Ya yıllardır saygıda kusur etmediğimiz, fikirlerini önemsediğimiz nice “demokrat”ları da ağdalı ve süslü laflarla terörü ve teröristleri perdelerken gördük.
Biraz şaşırdık ama hayret etmedik.
Çünkü, bu sözde demokratları yıllardır iyi tanımıştık artık.
Hangisi gerçek
duruş?
Ama...
Bir kesim var ki...
“İnsan sevgisi sınır tanımayan, diyalog aşkı İslam düşmanlarına kadar uzanan, bırakın şiddete rızayı, karıncayı incitmekten bile ödü kopan, mazlumları düşündükçe göz yaşını tutamayan!..” bir kesim.
“Hoşgörü”nün dünya temsilciliğini alan bir kesim.
Böyle tanımlanan bir kesimi “terör” ile yan yana getirmek mümkün mü?
Bize göre değil ama onlar bırakın yan yana gelmeyi içi içe girmişler.
Nasıl oldu bilemem ama o “nezaket timsalleri” anaları ağlatan, yavruları yetim bırakan katillere kanat geriyor, cinayetleri perdeliyor...
Özellikle 22 Temmuz’da başlayan terörle yoğun mücadele süreci ile birlikte, hayretler içinde gördük ki onlar da kararını verdi ve terörle savaşanlarla savaşa girdi.