Siyaset stratejisi, son yılların en gözde sözcüğü. Askeri bir terim olan strateji, siyasi liderlerin amaca ulaşmak için uyguladığı yöntemlerin tümü olarak hizmet ediyor. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın uyguladığı siyaset taktiklerine bakınca ilginç bir fotoğraf çıkıyor. Özellikle son yıllarda, doğru-yanlış, iyi-kötü ayrımı yapılmadığı ise en büyük eleştiri…
Bu yazı, siyasilerle yapılan bir sohbetin ürünü. Son aylarda demokratik bakış açısından uzak kişileri bile şaşkına çeviren ‘muhalefet operasyonu’ kimilerine göre Erdoğan’ın siyasi hayatının başından beri uyguladığı taktikler zincirinin devamı. Örnekler şöyle;
- Geçmişte, iktidar gücünü korumak ve rakipleri etkisiz hale getirmekle ilgili yapılan ilk operasyonlar geldi akıllara. Partinin dışında kalarak, yüzde 2-3 de olsa oy kaybına neden olabilecek Numan Kurtulmuş ve Süleyman Soylu’nun partinin içine alınmasını örnek gösterdiler. İçeri al, etkisiz hale getir.
- Ali Babacan ve Ahmet Davutoğlu ikilisinin ayrı ayrı kurduğu partilerin güç odağı olmasının da bu yöntemle engellediği anlatılıyor. Zaman zaman bu gruplarda çıkan çatlak seslerin de AKP destekli olduğu biliniyor. Partilerin son durumu da ‘görünürde yok sayma, arkadan uğraşma’ taktiğinin tuttuğunu gösteriyor. Buna bir de parti içinde itiraz edenlerin sessiz tasfiyesini eklemek gerekir.
- Bu tür girişimlere, ‘tehdit oluşturma’ çizgisine gelmediği sürece müdahale edilmiyor. Bu anlatılanlar arasında en ağır bedel ödenen işbirliği, FETÖ’cüler. Devlet organizasyonunu yönetmek için FETÖ’den destek almak, onların illegal iş çevirme potansiyelinden yararlanmak. Örgüt büyüyüp tehdit oluşturana kadar süren bu ilişki, yine bir operasyona sonlandırıldı.
- Gelelim, son genel seçimlerdeki Millet İttifakı operasyonuna. Seçimi kaybetme olasılığı göründüğü andan itibaren hayata geçirilen stratejinin, yapılanların en büyüğü olduğu aktarılıyor. İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in ‘truva atı’ olarak kullanıldığı, Millet İttifakı’na her kafadan ses çıkan bir yapı görüntüsü verdiği anlatılıyor.