15 Temmuz, hiçbir konuda anlaşamayanların
bile anlaşma zemini olmalıydı. Bu ülkede darbe, komplo ve her türlü
karanlık işlere girişenlere karşı toplumsal bir direniş sembolü, bu
konuda büyük bir uzlaşma noktası olmalıydı. Demokrasi ortak paydası
olmalıydı, 15 Temmuz’un yıldönümü bu çerçevede idrak edilmeliydi.
Ama olmadı, iktidar çevresi 15 Temmuz’u bu iddia çerçevesinde anmak
için büyük çaba gösteriyor ama mevcut Türkiye tablosu bu değil.
Çünkü ortaklaşma, uzlaşma, asgari müşterekler etrafında buluşma
zorlama ile olmaz.
İktidar ve çevresi, “Yaşanan onca
şeye rağmen hâlâ darbeci zihniyette
olanlar,15 Temmuz konusunda
uzlaşmamakta direniyor, hâlâ darbe,
kumpas peşinde, uzlaşmanın önünü onlar
kesiyor” diyebilir. Muhtemelen, “Keşke
darbe başarılı olsaydı, bu iktidar
yıkılsaydı da ne şekilde olursa
olsun” diyenler vardır. Ama bu kafada olanların sayısı ve
eşkâli, iktidar çevresinin iddia ettiği ölçekte ve biçimde olamaz,
öyle ise bu ülkeden kimseye hayır gelmez. Halihazırda iktidar, ana
muhalefet partisi başta olmak üzere tüm iktidar muhaliflerini
darbecilikle yaftalıyor. Bu hesapla, son referandumda
‘hayır’ oyu verenlerin hemen tamamı darbeci, gizli
FETÖ’cü, her türden fitneci, fesatçı, terörist veya terör
yandaşıDediğim gibi, bir ülkenin yüzde 49’u bu kafada ise zaten
memleket çığrından çıkmış, birlikte yaşama imkânını toptan
kaybetmiş, yozlaşmış, olmadık bir yere savrulmuş
demektir.
Bu, en başta, 15 yıl bu ülkeyi yönetmiş bir
iktidarın hiçbir şekilde kabul etmemesi gereken bir tablodur. Zira
böylesi bir ülke tablosu, ancak yönetim zaafı yaşayan, ortaklık
duygusunu tümüyle yitirmiş bir yeri resmediyor olabilir. Böylesi
bir tablo, ancak bir ülkeyi karalamak, onu yönetenleri aciz
göstermek isteyenlerin çabasının ürünü olabilir. Hal böyle iken,
bizzat iktidar çevresinin böyle bir tablo çizmekte ısrar etmesini
anlamak mümkün değil. Kafası darbeye, kumpasa yatan varsa bunların
ne kadar marjinal bir konumda olduğuna işaret etmek yerine, bir
iktidar neden toplumun yarısını böylesi bir ithamla yaftalamakta
ısrarcı olur, bunu salim kafa ile izah etmek mümkün değil. Dahası,
bu çaba fevkalade hakkaniyetsiz, zira 15 Temmuz faciası aslında
ortak bir tepki ile karşılaşmış, demokratik uzlaşma için büyük bir
fırsat yaratmıştı. Hal böyle iken, ana muhalefet partisi başkanını
‘darbe’ ile ilişkilendirmek,
‘kaçtı, saklandı’ diye
aşağılamak, bu yolla düşmanlaştırmak, bırakın demokratik uzlaşmayı,
toplumsal barışı ciddi biçimde tehdit eden bir siyaset biçimi. Bu
koşullar altında arzulanan ortaklaşmanın gerçekleşmesini nasıl
beklersiniz?