Keşke, 15 Temmuz’un
yıldönümü
Türkiye’nin daha barışık, daha özgürlükçü ve
uzlaşmacı olduğu bir zeminde anılabilseydi. Demokrasiye karşı en
büyük tehdit olan darbecilik, komploculuk en başında olduğu gibi
ortak ses ile lanetlenebilseydi. Böyle bir belanın savuşturulması
yeni bir demokrasi eşiği olabilseydi.
Öyle olmadı, Türkiye’de siyasal gerilim azalmak
bir yana arttı, demokratik özgürlükler, ‘ülkenin
güvenliği’, ‘düşmanların çokluğu’ gerekçeleri ile
tamamen rafa kalktı. Ama en önemlisi, Türkiye’de artık değil
muhalefet etme, siyasal tartışma yapmanın sonunun geldiği net bir
şekilde anlaşıldı. Ben, bu gerçeğin muhalif çevrelerde halen iyi
anlaşılmadığı kanaatindeyim. ‘Herkes bu gerçeği
anlayıp, sesini kessin’ manasında
söylemiyorum, ama artık söz konusu olanın doğrudan suç isnadı ve
buna dayalı uygulamalar olacağı kesinleşti, bunu hakkıyla kavramak
lazım, diyorum. En başta, Cumhurbaşkanı’nın söylediklerinden benim
anladığım bu.