Demokrasi, hak, hukuk sorunları bir yana, bezdik iktidar
ve çevresinin, aynı kafada olmayan herkese, her harekete, her olaya
karşı hoyratlığından, sövüp saymasından!
CHP’nin başlattığı Adalet Yürüyüşü’nün sonuna doğru, doz
iyice arttı. Belli ki, siz “adalet” deyince
başka bir şey, muhalifleriniz başka şey anlıyor, mecbur mu herkes
aynı görüş ve tanımları paylaşmaya? Velev ki, iktidara karşı olan
herkes aralarındaki farklılıklara rağmen, bu yürüyüşe destek
veriyor ve asıl dert iktidar. Olamaz mı, dünyanın her yerinde,
farklı fikirlerde olanlar, iktidara karşı itirazlarında zaman zaman
ortak zeminde hareket ederler. Esas olan, iktidara itirazı
olanların yasal ve demokratik yolların dışına çıkmamaları,
darbeydi, kumpastı, bu tür işlere girişmemeleridir, işte o kadar.
Dahası, velev ki bu tür bir yürüyüş toplumsal gerilimi artırıyor,
toplumsal gerilimin artmasını engellemenin yolu, gerilimden uzak
durmaktır, tırmandırmak değil.
Yeni sistemde Cumhurbaşkanı “tarafsız”
olmak durumunda değil, zira, tam tersine, partili Cumhurbaşkanı
sistemine geçtik. Ama, siyaseten taraf olmak, belli bir siyasi
anlayışın mensubu olmak demektir, karşısındaki herkesi düşman ilan
etmek, teröristlikle itham etmek değil. FETÖ’cüler, darbeciler,
PKK’liler, bu yürüyüşten hoşnutmuş, olabilir, bunun yürüyüşü
düzenleyenlerin üzerine kara leke olarak yazılması nasıl bir
akıldır? Bir siyasi taraf, farklı nedenler ile siyasetini
destekleyen veya içten içe sevinen her kimse, onların maksadı ile
tanımlanamaz, kendi yaklaşımı ile tanımlanır. Böylesi bir
protestonun “ortalığı karıştırma” riski
varsa, ortalığı sakin tutarsanız, protestoya, itiraza, muhalefete
karşı serinkanlı davranırsanız, o risk ortadan kalkar. Gerilimle,
çatışma riski ile, kamu düzeninin bozulması ile mücadelenin
basiretli yolu budur.