‘Sizin Allah’ın dışında
tapmakta olduklarınız, hepsi bir araya
gelseler de bir sinek bile
yaratamazlar’ (Hacc,
73)
Cumhuriyet gazetesinin yönetici ve yazarlarının
aylarca tutuklu kalıp sonunda, hukuk değil siyasal temelli bir
iddianame ile ‘yargılanmaya’ başlandığı
şu zamanda, genel olarak basın, söz, ifade özgürlüğünün tümüyle
rafa kalktığı böylesi bir ortamda yazı yazmak zaten zor. Zor,
çünkü, öyle bir noktaya geldik ki, bu haksızlıklar, baskılar, hukuk
dışılıklar konusunda daha fazla söz söylemenin anlamı kalmadı, her
şey apaçık ortada, diğer taraftan yine de söz söylemekten imtina
etmemek lazım, dahası hâlâ farklı konuları tartışmak durumundayız.
Bu karmaşık ruh hali içinde tartışmayı uzatmak istediğim en son
konu ‘evrim teorisi’. Ama bazıları öyle bir kıyamet
koparıyor ki, birkaç laf etmeden geçiştirmek
olmaz.
Yok,
oturup Darwin, evrim teorisi,
yaratılış inancı ve bunlar üzerine uzun uzadıya bir tartışmaya
girişecek değilim. Öncelikle bu çok bayat bir tartışma, üzerine
söylenmiş çok şey var, sadece konunun sığ pozitivist bir yaklaşımla
tartışılmasının devrinin çoktan geçtiğini hatırlatayım. Bana
yöneltilen eleştiriler içinde bu seviyenin üzerine çıkan tek
itiraz, bana doğrudan yazan Cem
Somel’den geldi. Bu konuda sığ pozitivizm ile yola
çıkılamayacağını bilen herkes gibi, o da bilimin tanımı gereği
kesinlik iddiası taşımadığını, evrim teorisi de dahil, bilimsel
düşüncenin gelişiminin ‘çalışma hipotezleri’ üzerinden
yürüdüğünü teslim ediyor. Zır cahil olmayanlar için bu konuda
ihtilaf söz konusu değil. Diğer taraftan, bilimin bu dünyada olan
biteni çözme, açıklama, bunun üzerinden teknolojik bilgi geliştirme
çabası ile felsefi hakikat arayışları arasında mahiyet farkı
olduğunu biraz felsefe ve kuram tartışmaları konularını bilen
herkes takdir eder.