Yeni eğitim müfredatı üzerine tartışmalar sürüyor, ben o konuya hiç girmeyeceğim, yeni kitapları, konuları gazete özetlerinden değerlendirmek istemiyorum. Sadece şu bitmez tükenmez ‘evrim’ tartışması ile ilgili bir not düşeyim; İslama uygun veya değil, ben de evrim teorisinin bilim yerine konmasına karşıyım. Adı üzerinde evrim teorisi, ne kadar bilimsel kesinlik kazandırılmaya çalışılırsa çalışılsın veya ne kadar bilimsel olarak çürütülmeye çalışılırsa çalışılsın, nihayetinde insanın oluşumuna ilişkin bir akıl yürütme biçimi ve bu şekilde değerlendirilmesinin öğrenciyi bilimden soğutması söz konusu değil.
Benim asıl merak ettiğim, neden ‘Yeni Türkiye’nin kurucularının ‘tarih’ anlayışının bir türlü netlik kazanamayıp, müfredatın bu yönde değiştirilme çabasına girilmediği konusu. Malum, her yeni rejim kendi dünya görüşüne, ideolojik çerçevesine temel teşkil edecek bir tarihsel anlatıda ısrar eder, buna ‘resmi tarih’ diyoruz. Kemalist tarih yazımcılığı, sağ siyasetlerin iktidar olduğu dönemlerde zaten revizyona uğramıştı, bu revizyon çabaları 12 Eylül rejimi ile, Türk-İslam sentezi ile Atatürkçülüğün buluşturulduğu son şeklini aldı.
Şimdi iktidarda olanlar, aslında Kemalizmin tam karşıtı bir alternatif tarih yazımı geleneğinden geliyorlar ama hâlâ bu tarih anlatısını resmileştirmeye girişemediler. Bırakın resmileşmeyi, gazetelerinde, televizyonlarında, dergilerinde anlatılan, siyasetçilerinin çeşitli vesileler ile gönderme yaptığı alternatif tarih anlatısını bir türlü açık açık savunamıyorlar. Bu alternatif tarih anlatısı, kökü ellili yıllara giden seküler, Batıcı Cumhuriyet tarih anlatısının kökten reddi çerçevesinde şekillenir. AK Parti iktidarı döneminde, kısa bir dönem bu alternatif tarih anlatısı, liberal anti-Kemalistlerin ‘öteki tarih’ versiyonu ile aynı hatta gidiyordu, ama İslamcıların ‘derin tarih’ versiyonu, sonuçta iktidarda olduğu için galip geldi.