Balkanlar’dan Orta Asya’nın derinliklerine kadar bütün Türklük dünyasında, iletişim dili Türkiye Türkçesi olmalıdır.
Gâvurun atına binen, gâvurun kılıcını sallar, gâvurun ekmeğini yiyen, gâvurun türküsünü söyler sözüyle, önemli bir husus dile getirilmiştir.
1990 yılında Rusya’nın dağılması ile rahmetli Özal ile birlikte gitmiş olduğumuz ölümünden önceki son seyahatte, 5 Orta Asya ülkesi, Türkî Cumhuriyetlerini gezdiğimiz zaman görmüştük ki; bütün bu ülkelerin kendi dilleri terk ettirilmiş veya unutturulmuş, resmi dilleri Rusça olmuş idi. Dağ köylerinde yaşayan çok az kişi kendi ata dillerini konuşmaktaydı.
Bir taksi şoförü bizim Türk olduğumuzu görünce, bizimle Türkçe konuşmaya çalışmıştı. Yanındaki arkadaşı ise onu azarladı, dedi ki doğru düzgün konuş, ne diye Türkçe konuşmaya çalışıyorsun, Rusça konuş demek istiyordu. Çünkü onlar resmi dil olarak, yıllardır devletin dili olan Rusça’yı konuşmuşlardı ve benimsemişlerdi ki, kendi öz dillerini konuşmaktan utanıyorlardı.
Daha sonra FETO’nun Türkî Cumhuriyetlerde açmış olduğu okullar ve üniversitelerde, eğitim dilinin İngilizce olması şartı ile karşılaşınca, Rusya’dan boşalan bu emperyalist kültür ve dil alanını, bu sefer de İngiliz kültür ve dili ile doldurularak ikinci bir şok ile esas amaçları olan ABD projesini, Türkî Cumhuriyetlerini adım adım işgal için FETÖ’nün eliyle bize sempati ve hasret duyan Türk kardeşlerimize yapılmış en büyük kalleşlik olmuştur.
Bugün Türkiye’de bile pek çok kolejler ve üniversiteler eğitim dili olarak, ısrarla ekstra bir ilim veriyor gibi İngilizceyi öne çıkarıp, eğitim dilinin İngilizce olmasında ısrarla destek alarak, İngilizceyi ana dilimiz kadar yaygınlaştırmaya çalışıyor. Bir özenti ve fantezi olarak başlayan İngiliz ve Amerikan hayranlığı, gittikçe Türkiye’de de etkisini arttırıyor. Balkanlar’da Türk dili ile eğitim verecek bir üniversite açmak için müracaat eden bir Türk girişimci, Balkan makamlarından İngilizce olmak kaydı ile üniversite açılabileceğinin şartı ile karşılaşıyor.