Kur’an-ı Kerim’de peygamberlere ait anlatılan, Hud, Lut, Şuayip, Salih (a.s) gibi peygamberlerin kıssalarında: Onlar kardeşlerine şöyle dedi, kavmine şöyle seslendi deyip, peygamberleri onların içinden çıkan bir kardeşleri olarak takdim edilmektedir.
Dikkat çekici olan ise; peygamberlere de, o kavimden olanlara bir kardeşi gibi davranmayı, bir uyarıcı şeklinde sadece görev yapmalarının istenmesidir.
Bizim yüce Peygamberimiz (s.a.v) dahi aynı şekilde, Kelime-i Şehadet’in aslı ve esası olan Eşhedü en la ilahe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abduhu ve resulühü denmesi üzerinde çok düşünmemiz ve dikkat etmemiz gereken önemli bir husustur.
Abduhu kelimesi: Yani O peygamber (a.s) ALLAH’ın (c.c) önce kulu, sonra peygamberidir. Diğer dinlerde olduğu gibi yanlış bir anlayış ve mübalağalar ile sevgi ve ululamadaki ifrat ve ölçüyü kaçırarak, ilahlaştırma şirkine düşerek, sapıtmanın önü kesilmiştir.
Çünkü pek çok insanın sapkınlığa düştüğü, ulu kişilere tapınma, farkında olmadan olağanüstülükler ile kendi tabi oldukları kişileri üstün görerek, gizli bir şirke düşmeleri hususu, bir uyarı ve düşünülmesi gereken bir husustur.
Hıristiyanlar, Yahudiler ve diğer din mensupları, peygamberlerini yarı tanrı veya tanrı haline getirdikleri için tamamen küfre, şirke düşmüşlerdir. Bizim dinimizde ise; Kelime-i Şehadet dediğimiz zaman, İslam’ın birinci umdesi, olmazsa olmazı Eşhedü en la ilahe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abduhu ve resulühü kelimesi ile abd kelimesi öne çıkarılıp, daha sonra resulü denmesi ile peygamberliğine vurgu yapılmış, tekrar tekrar uyarıda bulunulmuştur.